1922/3’lerde Yunanistan’a yerleşen Yunan Pontusluları’nın ve ailelerin araba turları ile Pontus’taki aile evlerini ziyaret etmeleri son yıllarda ortak bir hal almıştır. Bunlar Yunanistan’a, Pontus’ta Yunancanın Pontus diyalektiğini kullanarak sohbet edebildikleri kimseler bulduklarını anlatan hikayelerle dönme niyetinde olan kimselerdir. Bu gezginlerin karşılaştıkları durum, hayret verici biçimde, kendileri için adeta olağanlık arz etmektedir ve bildiğim kadarıyla da birkaç gelişigüzel deyimi içeren gezi yazısı dışında hiç kimse bugün Pontus’ta konuşulan Yunanca ile ilgili bir çalışma yapmamıştır. Bu makalenin amacı Müslümanların, özellikle de Ophis (Of) bölgesindekilerin konuştuğu Pontus Yunancası üzerinde bazı ön incelemeler yapmaktır.
Bugün Trabzon İli’nin (eski adıyla Trabzon vilayetinin) çeşitli bölümlerinde Pontusca konuşan kimseler vardır. Örneğin Pontusca Trabzon’a 69 km mesafedeki Tonya kasabasında¨ konuşulmaktadır. Trabzon’un batısı ile güneybatısı arasındaki bir istikamette bulunan Tonya İlçesi’nin (eski adıyla Tonya kazası) 17 köyünden 6’sında ve Trabzon’un 39 km doğusundaki Sürmene’nin (Sourmena) merkez ilçesi ve Köprübaşı ilçelerindeki (bucak) 31 köyün altısında bu böyledir. Ayrıca Of (Ophis) bölgesindeki Pontusça konuşanların bildirdiğine göre özellikle Çaykara (Katachor) İlçesi’ndeki 21 köyden en az 17’sinde , Dernekpazarı (Kondu) İlçesi’ndeki 12 köyden 7’sinde ve Uzungöl (Şerah/Saracho) belediyesi sınırlarındaki 9 köyden 6’sında benzer durum sözkonusudur.
Trabzon’a karayoluyla 52 km mesafede olan Of kasabası Solaklı Deresi’nin (eski Of ırmağı) çıkış noktasındadır ve bugün bu derenin vadisi ile kolları boyunca uzanan bölgeler Pontusça konuşanların halen bulunabildikleri ve en yoğun haliyle yerleşik oldukları bölgelerdir. Müslüman dildaşları, gerek 1919-22’deki Yunan-Türk savaşının öncesinde gerek ………savaş süresince ve gerekse sonrasında tamamı (birkaç yüzbin kişi) bölgeden çıkarılan Hıristiyan Pontuslular’dan farklı olarak ata yurtlarında kalmışlardır.
Umur· (1951) , 1486’da II. Mehmet tarafından fethedilen Of vadisinde oldukça yavaş biçimde seyreden İslamizasyon sürecindeki vergi kayıtlarına dayanarak ayrıntılar vermektedir. (Buna göre) 1613’lerde dahi Müslüman hane halkı vadideki yerlerin hepsinde küçük bir azınlık durumundaydı. Öyle görünmektedir ki bu dönem boyunca – ve şüphesiz sonradan uzun bir dönem boyunca – linguistik ve dini durum aşırı ölçüde değişkendi (oynaktı). Pontuslu yerli Hıristiyanların çoğu İslam’a geçti ancak dillerini yitirmediler ve birçok Türk yerleşimci de Rumca konuşan (Yunanca çoğunluk dili olduğu için) kimseler haline geldi ve hatta bazıları da Hıristiyanlık’a geçti. Umur, ki kendisi bölgenin yerlisidir, bugün burada yaşayanların Rum ve Türk unsurların karışımı olduğunu gizleme teşebbüsünde bulunmamaktadır. Bunla birlikte bu kimselerin ileride “yabancı bir dile” olan bağlılıklarından vazgeçmeye ikna edilecekleri yönündeki umudunu ifade etmektedir. İlaveten, son 20–30 yıldır (birkaç on yıldır) yer isimlerinde yapılan resmi değişikliklere karşın, (ilginç biçimde; yalnızca Rum kökenli yer isimleri değil Türkçe olduğunu açık seçik ortada olan isimler de değiştirildi) Pontusça vadi boyunca halen bir ana dil olarak konuşulmaktadır. Hatta söz konusu durum en genç nesil için dahi geçerlidir. Buna karşılık Pontusça konuşan erkeklerin çoğu Yunanca ve Türkçe konusunda iki dillidir. (Parcharidis’e (1879: 228) göre aynen bir yüzyıl öncesinde olduğu gibi. ) Çok sayıda kadının sırf Rumca konuşabilir halde olduğuna dair bulgular vardır. Durum böyle olduğu halde (Sünni) İslam’a karşı büyük bir fanatik bağlılık söz konusudur. Of bölgesi Türkiye çapında yetiştirdiği Kur’an hocalarının çokluğu ile tanınır ve Türklük dışındaki belirgin olan herhangi bir etnik kimlik duygusu bulunmamaktadır. Rumcaya benzer bir bağlılık Küçük Asya’nın batı ve güney sahillerinde yaşayan Müslüman Giritliler ve ataları tarafından da gösterilmektedir ancak bu kimseler kendilerinden kesin biçimde “Giritli” olarak bahsetmektedir.
Türkçe eğitimin tek aracı Türkçedir ve Rumca konuşanların Türkçe konuşanlara oranı köyden köye ve hatta bir köydeki aileden aileye farklılık arz etmektedir ; bu böyle görünmektedir çünkü bazı aileler Pontusca’nın, bir azınlık dilinin aykırılıkları tarafından engellenmemeleri halinde topluma daha iyi entegre olacak ve daha iyi bir eğitim sürecinden geçecek çocuklarına fayda getirmeyeceğine karar vermişlerdir.
Pontusça’nın alt diyalektiği olan Ophitic iki nedenden ötürü ilginç bir yere sahiptir. Birincisi; Ophis vadisi Yunanca’nın doğudaki en uzak noktada 2 bin yıldır kesintisiz biçimde konuşulduğu bir yerdir. Yunanca konuşanların daha uzak noktalarda (yani SSCB’de) olanları (ki çoğu Pontusludur) çoğu 19. yüzyıl sonlarından itibaren modern zamanlarda bugünkü evlerine ulaşmışlardır. İkincisi; Ophitic diyalektiği, çoğu çevresel diyalektiklerde görüldüğü üzere, arkaik¨ (en çok ortaçağa ait) özellikleri nedeniyle önem arz etmektedir. Örneğin Of diyalektiği komşu Sürmene diyalektiği ile birlikte modern Yunan dünyasında fiil önüne gelen olumsuz ou’ takısını muhafaza eden yegane diyalektiktir. Genel olarak Of diyalektiği, ondan ayrı biçimde gelişen Kapadokya diyalektiği ile ters düşecek biçimde linguistik bir tutuculuk© göstermektedir. ( karşılaştırınız ; Dawkins 1916 : viii). Türkçe tarafından derin biçimde etkilenmiş olmalarına karşın Ophitic Müslümanların konuşmaları yerel diyalektiğin büyük bölümünü el değmemiş biçimde muhafaza etmiş; eğitim, Kilise ve Yunan ulusal dil politikasının müdahalelerini bulaştırmamıştır. Bu durum Yunanistan’da Pontus-dışı şartlarda 60 yıldır yaşayan Pontus konuşurlarının dillerinin anlaşılabilir biçimde etkilenmesi ile karşıtlık göstermektedir. Hıristiyan Pontuslular’ın anayurtlarında kilisenin ve okulun etkisinde kaldıklarına şüphe yoktur. Tabii, 1922’den önce her 2 topluluğun da birlikte yaşadığı yerlerde birkaç Müslüman çocuk Rum okullarına gitmekle birlikte bugün Pontusca’nın konuşulduğu köylerin çoğunda halkı öylesine katıksız Müslümandır ki, Hırısitiyanlar ile aralarında yüzyıllardır ya çok az ya da hiçbir temas gerçekleşmemiştir.
Yayınlanmış Ophitic çalışmaların sayısı birkaç tanedir. Deffner 1880’de, kullanımları göstermek amacıyla bol örneklere yer verdiği ancak daha sonra devamı gelmeyen alfabetik bir Ophitic lügatin ilk bölümünü yayınlamıştır. Parcharidis 1888’de alfabetik bir isimler listesi yayınlamıştır. Dawkins 1931’de Of’un 15 km güneydoğusundaki Yiga (şu an Yarlı) Hıristiyanları’ndan kaydedilmiş yedi halk hikâyesinden oluşan bir koleksiyon yayınlamıştır. Son olarak, Parcharidis’in Ophitic şarkılar üzerine yazdığı makalesinde küçük miktarlarda linguistik malzemeler kullanmıştır.
Ophitic Müslümanları’nın konuşmalarıyla ilgili çalışan tek âlim Trebzond’un yerlisi ve aynı zamanda ailesi Kromi’den olan Parcharidis’dir (1858–1990). 1876’da Alman filolog Micheal Deffner’e (1848–1934) kendini Of’a 20 km uzaklıkta olan ve Hıristiyan Müslüman nüfusun karışık olduğu Zisino (şimdi Bölümlü) köyünün okul müdürü olarak takdim eden Parcharidis daha sonra Trebizond’da araştırmalar yaptı ve Deffner’e linguistik çalışma sahasında yardımcı olmayı teklif etti. Parcharidis, Zisino konuşmasının kaydını yapan ve aynı zamanda bu dili konuşan bir yerli olarak ( ve yine, tehlikeli bir zamanda sadece Müslüman olan bölgelere riskli bir sorti gerçekleştirmeyi arzulayan bir kimse olarak) kendisini sadece Müslümanlar’ın yaşadığı ve Çaykara’ya kara yoluyla 26 km mesafe bulunan, Solakli Deresi’nin bir kolu olan Haldizen Deresi’nin üzerinde konuşlu durumdaki Saracho (şimdi Uzungöl) köyüne seyahate gönderen Deffner’e yardımcı olabilecek ideal kişilikti. Ancak birkaç gün sonra kendisinin casus olduğuna inanan yöre halkı tarafından bölgeden ayrılmaya zorlandı. Kısa süre sonra da Rus ajanı olarak yetkililerce tutuklanarak hapsedildi ve ancak Deffner’in müdahalesi sonucu serbest bırakıldı. (Parcharidis) Deffner’e Atina’ya gidişinde refakat etti. Deffner sonunda buraya yerleşti. Parcharidis daha sonra Trebizond’daki Yunan Lisesi’nin (Phrontisterion) müdürü oldu. Ophitic diyalektle ilgili olarak saha gezileri sırasında tutuğu notları içeren bazı çalışmaları bugün Atina Akademisi Yunan Folklor Araştırmalar Merkezi’nde bulunmaktadır. Bildiğim kadarıyla Deffner hiçbir zaman Ophis bölgesini ziyaret etmemiştir ve Ofitik çalışmalarını sadece Parcharidis’ten aldığı materyeller üzerine temellendirmiştir.
Kapadokya diyalektiklerini konu alan ve anıtsal yapıtı durumundaki Küçük Asya’da Modern Yunan (1916) isimli eserinin yayınını hazırlayan ve daha sonra Oxford Üniversitesi’nde Bizans ve Modern Yunan alanında çalışan Profesör R. M. Dowkins (1871)-1955), 1914’te bölgedeki Yunan diyalektikleriyle ilgili benzer bir çalışmaya başlamak amacıyla bölgeyi ziyaret etmiştir. Sürmene ve Of’ta bazı halk hikâyeleri toplamıştır ancak 1914 Ağustosu’nda Yunan savaşının patlak vermesi üzerine Türkiye’den ayrılmaya mecbur edilmiştir. Bu durum, situ’daki Hıristiyan Pontus konuşmalarını araştırabilecek kimseler açısından en son fırsat olmuştur ve Dawkins ne sonra ne de herhangi bir vakitte Müslüman Pontusluları araştırma isteği duymamıştır. Bu arada, Ofhis bölgesinde oransal olarak az miktarda olan Hıristiyan yerleşimciler, Yunanistan’ın kuzey doğusundaki Katerini’nin kuzeyinde kalan yeni bir köy olan Nea Trapezounda’da yeniden iskan edilen yerleşimcilerin çoğunluğunu oluşturmuşlardı.
Makalenin geri kalan bölümünde genel anlamda Pontusca’nın alt diyalektiklerinden farklılık arzeden bugünkü Saracho konuşmasının belirli unsurlarına işaret etmek istiyorum. Pontusça (veya en azından “Hıristiyan Pontusçası” ) herhangi bir Yunan diyalektiğine göre daha etraflıca çalışılmıştır. İki tür gramer vardır : Popadopoulos’un 1955’de yayınlanan grameri ve önemli ölçüde kendisinin vefatından sonra gelişmiş olan İkonomidis’in grameri. (1958’de, ölümünden 20 yıl sonra yayınlandı.) İlaveten Papadopuolus’un 1958–1961 arasında meydana getirilen 3 ciltlik “tarihi sözlüğü” vardır. Bu iki alim de Argyroupolis’tendi ve diğer diyalektiklerin hepsinden daha fazla tarif etme eğilimi gösterdikleri bu bölgenin altdiyalektiği (yerel kilisece verilen isimden sonra genellikle Chaldia§ diyalektiği olarak bilinegelmiştir ) ; çünkü Pontuslular’ın sayısal anlamda çoğu bu altdiyalektiği konuşuyordu ve aynı zamanda bu diyalektik 1922’den bu yana Yunanistan’daki Pontus edebiyatında “standart” tür haline gelme eğilimine girmişti.
Pontusça, Dawkins (1931b: 389) tarafından “sıkı biçimde ittifak etmiş bir diyalektikler yığını” şeklinde tanımlanmıştır. Buna karşı bir kimse çıkıp katı biçimde Pontusca’nın Modern Yunanca’nın bir diyalektiği olduğuna ve ayrı bir dil olmadığını hükmettiğinde bir başka kimse de çıkıp Argyrouplis ya da Ophis’in birer alt diyalektik olduğundan sözedebilmektedir ve ayrıca Saracho konuşmasını da örneğin Ophitic’in alt diyalektiği olarak tanımlayabilmektedir. Ben ise rahatlıkla “Ophitic diyalektiği” ve “Saracho altdiyalektiği” demekteyim. Pontusça 1923’e kadar, batıda Karadeniz’in güney sahillerindeki İnepolis’ten (orjinali İonopolis, bugün ise İnebolu denilmektedir) doğuda Ophis’e (Of) uzanarak neredeyse kıyı şeridini saran ve karayoluyla yaklaşık 750 km’yi bulan bir alanı kapsamaktadır. Bu şeridin kuzeyden güneye olan genişliği büyük farklılık gösterir ancak iki ana merkez, kuzeyde Trebizond (Trabzon) ile güneyde Argyroupolis (Gümüşhane) arasındaki yer dolambaçlı bir dağ yoludur. Çeşitli vadilerin geçişsiz dağlarca bölündüğü düşünüldüğünde (aralarındaki iletişim yalnızca sahilden sağlanmaktadır) Pontusca’nın homojen bir diyalektiğe sahip olamaması şaşırtıcı değildir ve tabii olarak bir bölgeden diğerine farklılıklar bulunmaktadır.
Bunanla birlikte Pontusça’nın belli birtakım özellikleri onu modern Yunanca’nın diyalektiklerinden ayrı kılarken diğer özellikleri de başka yerlerde tekabüliyet (karşılık) bulmaktadır. Dawkins (1931:399) şundan şüphe etmiştir ve bu sebepsiz bir şüphe değildir: Pontusça ve Kapadokyaca, Küçük Asya’nın 11. yüzyılda Selçuklular tarafından istila edilmesinden önce Yunanlılar’ın geri kalan diğer kısımlarından etkilenmiştir. Bu durum, diğer yerlerlerde yokalan birçok ortaçağ karakteristiğinin korunmasını ve diğer diyalektiklerde ortaya çıkmayan birçok yeni radikal özelliklerin gelişimini açıklayabilir. Pontus ve diğer Yunan diyalektiklerinde ortak olan bu özelliklerin incelenmesi orta çağlarda konuşulan Yunanca’nın durumu için oldukça güvenilir bir rehber sağlayabilir.
Fonoloji (Ses Bilimi)
Pontusca, modern Yunanca’daki beş ünlüye /aeiou/ ilaveten Yunanca kökenli iki ünlü ses daha geliştirmiştir. İsimleri ile zikretmek gerekirse bunlar ; zorunlu bir kural olarak /ia/ veya /ea/’dan (/i/ veya /e/’nin vurguladığı yerler hariç) türeyerek ortaya çıkan ve /io/ veya /eo/’dan (/io/ ya da /eo/’dan değil) daha düşük bir orta ön yuvarlak ünlü olan /ae/’dir (Yunan Pontiologist : bkz. Lampidis 1961’de geleneksel anlamda “a”· olarak gösterilmektedir) . Ancak bu sesler bazı kuzey Yunan diyalektiklerinde de bulunmaktadır (Papadopuolus 1927 : 13-12). Türkçe’den alınan kelimelerde Pontusça iki ünlü daha kullanılmaktadır: Türkçe “ı” (yüksek ön yuvarlak) ve Türkçe “ü” (yuvarlak olmayan yüksek arka) sesleri.
Pontusca’nın çarpıcı bir özelliği de pan-Helenik telafuuzu /i/ olan diğer durumundan farklı olarak etimolojik eta’nın /e/ şeklindeki telafuzzudur. Buna rağmen bu olay tüm kelimelerde ortaya çıkmaz ve görevini tarif edecek bir formülasyona gitmek güçtür. Tek tek kullanılan diğer birçok kelimeden ayrı olarak, sözkonusu olay eril (erkek) sözcüklerin tekil bitimlerindeki “–tes” takısında mevcuttur. (Örn kleffes, ef. Standard Modern Yunanca /SMG / kleftis ) Tersine, Pontusça’nın birçok yerel türü vurgusuz /i/ ve /u/’ların düştüğü yerlerde vurgusuz yüksek ünlü düşüşü gösterir.
English:http://www.academia.edu/2070228/Greek-speaking_Moslems_of_north-east_Turkey_prolegomena_to_a_study_of_the_Ophitic_sub-dialect_of_Pontic
Leave a Reply