Siyasette tüm araçların mübah olduğu söylenir, ancak bu meselede Ankara resmi çevrelerinin kendine kötü hizmette bulunduğunu sanıyorum. Beyanat 29 Ocak’ta Ermeni Soykırımının 100. Yıldönümü Devlet Etkinlik Koordinasyon Komisyonu 5. Oturumundaki konuşması esnasında, Türk mevkidaşı Recep T. Erdoğan’ın kendisine yolladığı mektup-davete değinen Ermenistan cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’dan geldi.
Cuhurbaşkanı Sarkisyan Erdoğan’ın davetini uzağı görmeyen, sinik, hesapsız ve beyhude bir adım olarak nitelendirdi.
Sarkisyan «Bu edepsiz daveti aldığımda, Recep. T. Erdoğan’a hemen ve aleni yanıt vermeyi gerekli gördüm, zira davetin yarttığı fiili durum, uluslararası medya ve toplum tarafından yanlış anlaşılıp yorumlanabileceği barizdi. Yanıt ve bunun ardından uluslararası ve Türkiye’nin kendi içinde yer bulan yankılar bu hesapsız adımın beyhude olduğunu kanıtladı.
Bu adım, inkarcılığın tüm yansımalarında olduğu gibi beyhudedir.
İnkarcılık sadece siyasi zaaf ve aşağılık kompleksinin dışa vurumu değil, aynı zamanda hukuki bir kategoridir. Bu, Türkiye’nin görevdeki iktidarını Soykırım suçu işlemiş atalarıyla bağlamakta, onları bu insanlığa karşı işlenmiş en ağır suçta suç ortağına dönüştürmektedir. Ve dün Türkiye Cumhuriyeti, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde işte bununla uğraşmaktaydı.
Ulusalcı, suçlu, Türkiye Adalet Bakanlığı tarafından farklı suçlardan birçok kez mahkum olmuş, ancak buna paralel aynı zamanda ulusalcı parti ve kuruluşları temsil eden Doğu Perinçek’in davasını, Ermeni Soykırımı meselesinde mahkemenin hukuki duruşu meselesine dönüştürmeye çabalamaktalar» dedi.
Cumhurbaşkanı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi, Soykırımın inkarcılığını cezalandıran İsviçre yasası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin birarada varolabilmesine ilişkin karar vereceğinden, Ermenistan’ın davanın incelenmesinde 3. taraf olarak yer aldığını ifade ederek ″Bu bizim için önemli bir karar, zira inkarcılığın bu suç türünün tekrarında en muhtemel ön etmen olduğuna eminiz. Buna rağmen, bunun Soykırımın hukuken tanınması veya inkarına ilişkin bir dava olduğunu kabul etmiyoruz. Soykırımdan kurtulmuş bir halkı temsil eden bir devlet olarak, böylesi bir ricayla mahkemeye başvurmuş değiliz. Bu meselede verilecek bariz yanıtın AİHM’nin yetki alanında bulunan bir sorun olduğunu da kabul etmiyoruz. Türk propaganda makinesinin yanlış yorumlarla, bu davadaki her tip kararı büyük bir zafer olarak sunmaya hazır olduğunu biz biliyoruz. Hatta onlar duruşmaya katılım için kendi mahkemeleri tarafından hürriyeti bağlayıcı cezaya çarptırılmış Perinçek’i cezaevinden serbest bırakma veya ülke dışına çıkmasına izin vermekten beis görmemişlerdir. O cezaevleri ki, özgürce ifadede bulunmayı deneyenlerin sayısı her geçen gün artmaktadır».
Hatırlatalım; Erdoğan, Serj Sarkisyan’ı 24 Nisan’da Çanakkale Zaferinin 100. Yıl kutlamalarına davet etmişti.
http://news.am/tur/news/250097.html
Leave a Reply