Bazen bu ülkedeki egemenlerin hafızasının tümüyle yok edildiği izlenimini ediniyorum. Son günlerde bana bunu düşündüren, AB Başmüzakerecisi Egemen Bağış’ın veciz ifadeleri. ABD ve Avrupa’da bulunan Ortodoks kiliselerinin Avrupa Parlamentosu’nda düzenledikleri “Dini Özgürlükler: Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne Köprüsü” konulu bir konferansta Bağış’a Avrupa’daki Müslüman nüfusun 2020 de toplam nüfusun yüzde onuna ulaşacağının, buna karşılık Türkiye’deki gayrimüslim nüfusun ise genel nüfusa oranının ise çok düşük kaldığı hatırlatılır. Buna cevaben Sayın Baş Müzakereci’nin beyanatı gerçekten dehşet vericidir: “Başbakanım, Yunan mevkidaşından Yunanistan’a göçen Rum kökenli Türk vatandaşlarını geri dönmeye teşvik etmesini istedi çünkü biz onları zenginliğimizin bir parçası olarak görüyoruz. Eğer bu daveti kabul eder ve Türkiye’ye dönerlerse bu nüfus oranında belirgin bir artış sağlar. Başbakanımın, Türkiye’de her yeni evlenenen çifte bir de tavsiyesi var. Türkiye’nin en önemli güçlerinden birininin genç nüfus avantajının korunması için en az üç çocuk yapmalarını tavsiye ediyor. Eğer farklı inanç mensupları da bu tavsiyeye uymak isterse bu da bir opsiyon. Bu durumda onlara bol kuvvet diliyorum.” (Milliyet 17 Kasım)
Burası artık sözün bittiği yer. Devletin Müslümanların yatak odalarına girdiği yetmedi, bu sıcak ilgilerini şimdi gayrimüslimelere de teşmil etmeye karar vermişler, bir de “kuvvet diliyorlar.” Pes doğrusu! Ama gene de bazı şeylere şükretmek lazım. En azından Sayın Başbakanın yakın bir geçmişte Türkiye’de yaşayan Ermenistanlıları sınır dışı etme tehditleri savurduğunu unutmadık. O sözün Türk vatandaşı Ermenileri kapsayıp kapsamadığı konusundaki açıklamalar ise hiç kimseyi tatmin etmedi. Sayın Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün ise, gene Avrupalı meslektaşları önünde söylediği, “Ne olmuş yani kovmasaydık, Kurtuluş Savaşı kazanılabilir miydi” mealindeki sözleri de unutulmadı. Hele hele Ermeni Konferansı sırasında o zamanlar Hükümet Sözcüsü olan Cemil Çiçek’in bizleri, yani konferansın düzenleyicilerini “vatan hainliği” ile suçlamasını kim unutabilir?
Ama işin daha vahimi var. Neden gayrimüslim nüfus bu kadar azaldı? Sayın Bağış tabii ki bunu biliyor. Bir tarihçi gözüyle bakıldığında yukarıdaki ifadeler iyice sırıtıyor. Rumları kovdunuz, Ermenileri, Süryanileri katlettiniz, Yahudilerin İsrail alternatifi çıkınca seçimlerini yaptılar. Trakya olayları, Varlık Vergisi, 6-7 Eylül, Kıbrıs çıkarması, 12 Eylül bunlar sadece bilinen kırılma noktaları. Bir de her gün yaşanan küçük arızalar, aşağılamalar. THY sınavını kazanmasına rağmen hostesliğe kabul edilmeyen Ermeni öğrencim. Her ismini söylediğinde “o herhalde lakabınız gerçek isminiz ne?” denmesi, yakın zamanlarda halen duyulan “affedersiniz Ermeni” vecizesi. Bunlar mı “zenginliğimizin parçaları” olanlara reva görülenler?
Gene Sayın Bağış gazetecilerle bir diğer sohbetinde Avrupa Parlementosu’nda kendisine Türkiye adına Türkiye’de din özgürlüğü uğruna yaptıklarından dolayı bir ödül verileceğinden bahsederken şöyle buyurmuş, “Ödülü verenler arasında Ortodokslar da var Ermeniler de. Bir şeyler yapılmış ki bu ödüller veriliyor. Size 10 yıl evvel Sümela’da ayin olacak desem inanır mıydınız? Patrik olma arzusu olanlara, din adamlarına vatandaşlığa başvurun denecek dense inanır mıydınız?” (Taraf , 17 Kasım).
Köşe Yazıları
Sayı:765
04 Aralık 2010





Leave a Reply