Sarkis Adam
Son yıllarda Türkiye’de temel hak ve özgürlüklere doğru atılan yavaş ama olumlu adımların işaretleri belirlenmeye başlarken, bir taraftan yıllardan beri horgörülen ve hatta var olduğu sayılmayan bu ülkenin vatandaşı kadim bir halkın çoçuklarını Diyarbakır’da tarihi bir buluşma ile sıcak kucaklaşma alkışlanırken, diğer tarafta da yıllardan beri dışlanan, öteki olarak algılanan, her olumsuz gelişmelerde müsebbip olarak görülen bu ülkenin vatandaşları Anadolu’nun kadim halklarından Alevilere ve müslüman olmayan halklara yönelik gün geçtikçe artan horgörme, aşağlama ve dışlamanın yanında, onları derinden yaralayan ve inciten, kin ve nefret kokan sözlere karşı kulakları tıkamak, gözleri yummak, dilini yutmak sıradanlaşmaktadır.
Özellikle son Gezi olaylarıyla ilgili, “Yahudi,Ermeni ve Rumsan Gezi eylemlerinde aktif rol almanı anlayışla karşılıyorum. Lütfen soyunuzu araştırın” diyen İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Ahmet Atan’ı, “Gezi Dinsizlerin,Ermenilerin, Sarhoşların işi” (19.10.2013 Radikal Gazetesi) diyen Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz izledi, onu, “78 Maraş olaylarının içinde yer alan sol grubun içinde Alevi de var, Ermeni de var, diğer gruplar da var. Şimdiki Gezi olayları içinde de bunlar var. Yani nerede devletin istikrarına olumlu veya olumsuz etki eden müsibet varsa bunlar hemen içinde yer alıyor” Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Ahmet Eycil izledi (25 Kasım 2013 Hürriyet-Ahmet Hakan).
Bu üç Profesörün açıklamalarında Anadolu’nun Sunni veya Müslüman olmayan halklara yönelik nefret var, bu sözler bu halkları derinden yaralamakta ve incitmektedir ve aynı zamanda kin ve ırkcılık kokmaktadır.
Bugüne kadar ne bu sözleri sarf edenlerden ve ne de onların bağlı bulunduğu kurumlardan, Üniversite Rektörlüklerinden ve bilhassa YÖK’ten haklarında herhangi bir işlem veya disiplin soruşturmasına dair bir açıklama duyulmadı.
Sanırım, bu kurumlardan bir yanıt beklemeye hakkımız var:
Sessizlik ve Suskunluk insanca dik durmanın diğer bir şeklidir. Suskunluk dilsiz olmak değilidir asla, çünkü suskunluk ve sessizlik çok şey anlatır, kelimelerin anlatamadıklarını haykırır aslında, bir kaçış da değildir, sözlerden ve daha başka çok şeylerden çok fazlasıdır suskunluk. Bazen acıları paylaşmaktır, bazen yanlış ve çarpıtılmış bilgilere dayanan, haksız suçlamalara, kızgınlıklara ve nefrete, hakaretlere karşı durmanın bir göstergesidir ve daha nice şeyler saklıdır “SUSKUNLUĞUN” içinde. Kısacası insanca dik durmanın, doğru olmanın, mağdurun yanında durmanın, sevgi tohumları ekmenin, vicdanlara seslenmenin en asil halidir suskunluk bir yerde. Sessiz bir çığlıktır suskunluk.
Tarihte olduğu gibi bugün de bizler için önemli olan dünyanın neresinde olursak olalım, yaşadığımız topluma, üstünde yürüdüğümüz topraklara eserler bırakarak ve acılarımızı içimize gömerken, onları sağduyulu vicdan sahipi insanlarla paylaşarak yaşayabilmek ve varlığımızı koruyabilmek, sevginin ve kardeşliğin tohumlarını atabilmektir.
Çağdaş dünyamızda temel bir hak olan kınama hakkımızı kullanarak, halklar arasında ayırımcı, dışlayıcı, ötekişleştirci, horgören duygular doğuran ve kışkırtan, nefret ve kin tohumları eken söz ve davranışları “Sessiz Suskunluk” ile şiddetle kınıyoruz.
Yolu hoşgörü ve sağduyudan geçen herkesi, bu kınama kampanyasına imza vererek katılmaya ve destek vermeye davet ediyorum.
IMZA KAMPANYASININ LINKI:
http://imzakampanyam.com/YUZ-YILDIR-DEGISMEYEN-HORGORU–imza-kampanyasi




Leave a Reply