Yaşlı Ermeni kadınlar nefret suçu kurbanları mı?

Al-MonitorOrhan Kemal Cengiz

2012’in son ve 2013’ün ilk aylarında İstanbul’da peş peşe yaşlı Ermeni kadınlar saldırıya uğramaya başladı. Saldırılarda hedef alınan kadınlar yalnız yaşayan, 80’li yaşların üzerindeki Ermenilerdi. İkisi feci şekilde dövüldü ve görme duyularını kaybettiler. Bir tanesi de korkunç şekilde dövülüp bıçaklandıktan sonra öldürüldü.

İlk olarak 87 yaşındaki Turfanda Aşık evinin içine giren bir saldırgan tarafından feci şekilde dövüldü. Aşık saldırı sonucunda bir gözünü kaybetti. Saldırgan (lar) evinden hiç bir şey almadan ayrıldılar.

Bir süre sonra 84 yaşındaki Maritsa Küçük evinde korkunç şekilde dövülmüş ve yedi yerinden bıçaklanıp öldürülmüş bir şekilde bulundu. Evdeki paraya dokunulmamış, sadece kurbanın kulaklarındaki küpeler ve üzerindeki birkaç takı alınmıştı.

Üçüncü kurban 83 yaşındaki Sultan Aykar’dı. Aykar evinin kilidini açtığı sırada arkasından yaklaşan saldırganın darbeleriyle yere düştü. Gürültüyü duyup gelen komşuları sayesinde, belki de daha fazla zarar görmekten kurtuldu. Ama o da aldığı darbeler sonucu bir gözünü kaybetti.

Bu üç saldırı da İstanbul’un toplam 50-60 binlik Ermeni nüfusunun 8-10 binini barındıran Samatya semtinde gerçekleşti. Kolayca tahmin edilebileceği üzere, saldırılar Ermenileri terörize etti, bütün Ermeni toplumuna şok ve korku dalgaları gönderdi.

Saldırıların yaşlı Ermeni kadınları hedef aldığı ve hırsızlık amacıyla yapılmadığı açık olduğu halde polis yetkilileri tarafından yapılan ilk açıklamalarda, saldırıların hırsızlık amaçlı olduğu ve örgütlü bir nitelik taşımadığı ifade edildi.

Polisin bu ilk açıklamaları Ermeni toplumunun tedirginliğini daha da arttırdı. Polisin bu lakayt tavrının failleri daha da cesaretlendireceği kaygısı yayıldı. İnsan hakları örgütleri ve nefret suçlarına duyarlı çevreler “klasik devlet reflekslerinin” işlemeye başladığını ve bir kere daha Türkiye’de Ermenileri hedef alan suçların göz ardı edilmekte olduğu kaygısına kapıldılar. Tartışmaların iyice alevlendiği bir aşamada büyük bir sürpriz yaşandı. 4 Mart 2013 günü polis saldırıların faili olduğunu belirttiği 38 yaşındaki sanığı yakalamıştı. Öldürülen Maritsa Küçük’ün evinde bulunan kan örneği ile sanığın ki birbirini tutuyordu. Sanık hırsızlıktan sabıkalıydı. Bu cinayet ve saldırıların Ermenileri hedef alan bir nefret suçu olduğunu düşünenleri yalanlayan bir özelliği vardı yakalanan sanığın. Sanık Murat Nazaryan da öldürülen ve darp edilen kadınlar gibi bir Ermeni kökenliydi.

Sanıkla ilgili ortaya çıkan bu bilgilerden sonra konu kapandı, olaylar basit bir cinayet ve saldırılar olarak görünmeye başlandı.

Ancak aradan bir süre geçince, yeniden şüpheler yoğunlaşmaya başladı. Mahkemenin davayı ele alışında bir tuhaflık vardı. Genellikle terör ve organize suçları içeren davalarda uygulanan bir usul Nazaryan’ın yargılandığı davada da uygulanıyordu. Savcılık soruşturmanın “gizli” yürütülmesine karar vermişti. Yani, dava başlayıncaya kadar mağdur yakınları ve avukatlar dosya hakkında hiç bir bilgi edinemeyeceklerdi.

Dilerseniz Nazaryan’ın yargılandığı davadaki diğer tuhaflıkları mağdurların avukatı Eren Keskin ve İnsan Hakları Derneği İstanbul şubesinin 19 Kasım günü kamuoyuna yaptıkları açıklamadan okuyalım. Açıklama “Maritsa Küçük nefret suçuna mı kurban gitti? Gerçekler aydınlatılsın” başlığını taşıyor. Basın açıklamasında özetle şu bilgi ve görüşlere yer veriliyor:

“28 Aralık 2012’de 87 yaşındaki Maritsa Küçük dövülerek ve bıçaklanarak öldürüldü. Amaç sadece öldürmek olsaydı o yaşta bir kadın için anlık bir darbe, ya da ateşli bir silah yeterliydi.  Oysa Maritsa Küçük uzun süre hunharca dövüldü ve vücudu bıçakla paramparça edildi…

“Maritsa Küçük’ün öldürüldüğü tarihi de kapsayan, 28 Kasım 2012 ile 26 Ocak tarihleri arasında Samatya’da başka yaşlı Ermeni kadınlara yönelik, birbirine çok benzer, ağır şiddet içeren saldırılar yaşandı…

“Murat Nazaryan cinayetin zanlısı olarak yakalandığında basına tek kaynaktan servis edildiği belli olan haberlerin hepsinde önce Nazaryan’ın Ermeni kimliği vurgulanıyor, ‘Samatya saldırganı’ denilerek, tüm saldırılardan sorumlu olduğu izlenimi yaratılıyor ve saldırıların ‘gasp’ amaçlı olduğu belirtiliyordu. Oysa Murat Nazaryan şu anda sadece Maritsa Küçük cinayetinden yargılanıyor…

“Mağdurların aileleriyle yaptığımız görüşmelerde kesin olan bir şey vardı: Saldırılar gasp amaçlı değildi. Turfanda Aşık evin içine çekilerek dakikalarca dövülmüş ama evde bir tek çekmece açılmamıştı. Maritsa Küçük’ün evinde hiçbir arama yapılmamış, ev derli toplu bulunmuş, masanın üzerinde duran birkaç kâğıt paraya dokunulmamıştı bile.

“Maritsa Küçük’ün ailesi ve avukatı Eren Keskin olay yeri tespit tutanağına ve yerinde çekilen fotoğraflara, diğer emniyet kayıtlarına dava açılıncaya kadar, yani tam 6 ay  ulaşamadı. Çünkü savcılık dosya üzerinde gizlilik kararı vermişti. Adli bir cinayet dosyası söz konusuyken  genellikle organize suçlarda, ya da devlet güvenliği söz konusu olduğunda başvurulan bu uygulamaya neden gerek duyulmuştu?

“Murat Nazaryan ilk iki duruşmada konuşmadı. Yalnızca ‘ben kimseyi öldürmedim’ demekle yetindi. 4 Kasım 2013’te görülen üçüncü duruşmada… gerçekler bir ucundan açığa çıkmaya başladı. Maritsa Küçük’ü öldürenler, üç kişiydi. Nazaryan’ı tehditle yanlarına aldılar. Üzerlerinde silah vardı… Çetelerden bahsetti. Tehdit edildiğini, korktuğunu o yüzden şimdiye kadar konuşmadığını söyledi.”

İnsan hakları örgütleri ve mağdur aileleri Nazaryan’ın bu yeni ifadelerinden sonra, ilk görünüşe göre çok daha örgütlü bir saldırılar dizisiyle karşı karşıya olunabileceğini düşünüyorlar ve soruşturmanın derinleştirilmesini istiyorlar. Henüz Nazaryan’ın verdiği ifadeler başkaca sanıkların yakalanmasına yol açmasa da, tekrar nefret suçu olasılığını gündeme getirdi. Nazaryan’ın bu yeni anlatımları eğer bir hayal mahsulünün ürünü değilse, onun sadece bir piyon olduğunu, cinayet ve saldırıların arkasında başka bir yapı olduğunu ortaya koyuyor.

Nazaryan yakalandıktan çok sonra, 17 Ağustos tarihinde yine 80 yaşındaki bir başka Ermeni kadının İstanbul’da saldırıya uğraması da, ırkçı ve organize bir örgütün varlığı yönündeki hipotezi güçlendiriyor. Markırıt Camkosoğlu da diye mağdurlar gibi ciddi bir şekilde fiziksel saldırıya uğradı, ancak şans eseri büyük bir yara almadan bu saldırıdan kurtuldu.

Nazaryan’ın ruhsal sağlığı yerinde olmayan, sıradan bir suçlu mu, yoksa sadece ırkçı bir çetenin kullandığı bir piyon mu olduğuna karar vermek için henüz erken görünüyor. Ama her halükarda Maritsa Küçük cinayeti ve diğer saldırılar, organize bir nefret suçu olasılığını da göz önüne alarak, yakından takip etmeyi hak ediyorlar. Ermeni soykırımının 100. Yılına doğru Türkiye’de bazı çeteler, bazı mesajlar mı vermek istiyorlar? 2007’de Ermeni kökenli Hrant Dink’in öldürülmesinden sonra, bir daha tanık olunmayan Ermenileri hedef alan saldırı ve cinayetler tekrar başlamış mı bulunuyor? Nazaryan bu cinayette yalnız değilse eğer, cevap bekleyecek çok sayıda sorunun yeniden gündemimize gelmesi işten bile görünmüyor.

http://www.al-monitor.com/pulse/tr/contents/articles/originals/2013/11/elderly-armenian-women-hate-crimes.html

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Hoş Geldiniz

Batı Ermenistan ve Batı Ermenileri’yle ilgili bilgi alış verişi gerçekleştirme merkezinin internet sitesi.
Bu adresten bize ulaşabilirsiniz:

Son gönderiler

Sosyal Medya

Takvim

December 2025
M T W T F S S
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
293031