First Lady, Erzurum’da Konuşan Kitap Şenliği’nde gündemden Köşk’e pek çok konuda soruları yanıtladı. Bilinmeyenleri anlatan Hayrünnisa Gül, “En son Lincoln filmini izledik. Eşiyle ilgili sahnelerde kendimi yerine koydum. Çok benziyoruz” dedi.
Çiğdem TOKER
Kitap okuma alışkanlığının yaygınlaşması amacıyla başlatılan Konuşan Kitap Şenliği’ni “himaye eden” Hayrünnisa Gül, pazartesi günü Erzurum’daydı.
Ankara’nın “2014’te üç sandık”ı hararetle tartışmaya başladığı dakikalarda, biz de kampanyanın 6. Durağına hareket ettik.
Hayrünnisa Hanım’ın, Tanpınar’dan “Beş Şehir” pasajları okuduğu, TRT sanatçısı Nurullah Akçayır’ın dadaş türküleriyle salonu gümbür gümbür inlettiği, 80’ler dizisinin Erzurumlu “bekçi”si Hacı Ali Konuk’un Gezegen Mehmet’le kahkaha dolu söyleşisiyle, “sendromsuz” bir pazartesi öylece aktı.
Ayrı etkinliğin sığdırıldığı günün, haber açısından en verimli kısmını, Bayan Gül ile Erzurumlu Emrah Edebiyat Müze Kütüphanesi’nde yaptığımız sohbet oluşturdu.
EN son Mehmet Gündem’in İshak Alaton’un hayatını kaleme aldığı “Lüzumsuz Adam”ı okuyan Gül, “Şimdi de Lüzumlu Adam’a geçtik” dedi. Bayan Gül’ün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile birlikte izlediği son film ise Lincoln. “Hikâyelerimiz birbirine çok benziyor. Lincoln’ün eşiyle ilgili sahnelerde kendimi onun yerine koydum. İzlerken insan duygulanıyor. Ben de onun yaşadıklarının benzerini yaşadım” diye söz ediyor.
“Bütün ülkeler aynı süreçlerden aynı tecrübelerden geçiyor” derken ise Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen, “Bazen önce, bazen sonra” diye söze girdi. “Benzerlikler?” sorusuna “Artık o günler geride kaldı ama çok önyargıyla bakılan günler yaşadık. Şimdi mesela kızları okutmaktan bahsediyoruz. Bizlerin de çok üzüldüğü günler oldu” derken, “Çok şükür şimdi geriye dönüp baktığımda Türkiye çok mesafe kat etti” diye de ekledi:
EŞİM YAKINIYOR
TÜRKİYE çok iyi bir noktaya geldi ama yapılanları yeterli görmüyorum. Daha çok şey yapılmasını istiyorum. Hatta eşim ‘Beni devamlı eleştiriyorsun sen, devamlı yeni şeyler bekliyorsun’ diye yakınıyor.
GÜNLER çok yoğun geçiyor. Kendi hobilerimi unuttum, başka hobilerim başladı. Ekibimize sorsanız eminim ‘Hanımefendi bizi çok çalıştırıyor’ diyecekler. Arkadaşlarımız taş için Portekiz’e gittiler. Kaldırım taşları için. Kıskanmamak elde mi? İnsanlar 500 yıldır aynı taşlara basıyorlar. Bir tarih yatıyor. Gülüyor Abdullah Bey, bana kaldırım mühendisi diyor. Yemin ediyorum, Çankaya’da bile başında duruyorum kaldırımların.
Reyhanlı çok olgun
REYHANLI’ya çok istediğim halde gidemedim. Gelen arkadaşlarımın hepsi, eşim de dahil herkes, oranın ağır atmosferini taşıyarak geldi. Çok büyük bir acı. Oradaki teyzemin feryadını gördünüz; ‘biz kime ne yaptık ki, savaşmadık etmedik’ diyor. Bir yanda, Suriyeliler’in dramı; kimse memleketini terk edip de başka bir ülkeye gitmez, bir yanda da bizim yaşadıklarımız. Çok itidalli olmak lazım. İnsanlar yine de olağanüstü bir misafirperverlik olgunluk gösteriyorlar. Dün TV Halep’i gösteriyordu. En örnek aldığım, en sevdiğim şehirlerden birisidir Halep. Tarihini korumuş, ne kadar güzel nakış gibi bir şehir. Haraptı. O kadar çok üzüldüm ki televizyonda görünce, dayanamayıp ağlayacağım. Baktım Abdullah Bey de ‘Aman Allahım gördüğümüz sokakları hatırladın mı? Yıkılmış’ diyor. Bir an evvel sona erdirsin diye dua ediyorum.
Emek Sineması
AÇIK yürekli olmak gerekirse, sadece orası değil, birçok yerin önünden geçerken bazen gözümü kapatıyorum. Bakmak istemiyorum. Bizim Türk toplumunda maalesef şöyle bir yapı var; bir şey yeniyse güzeldir. Ben de hep eskiyse güzeldir diyorum. Bir şeyi restore ederken ‘lütfen onun o eskilik duygusunu yok etmeyelim’ diyorum. O yaşanmışlığı seviyorum. Pırıl pırıl gördüğümde bana bir zevk vermiyor. Restorasyonda da belli kurallar olmalı. Ve bu bize düşüyor aslında. Ben yine burada çuvaldızı kendimize batırmak istiyorum. Bu konuda harekete geçmemiz gerekiyor. Bundan kurtulamayız. Yoksa değerlerimiz gidiyor.
Kraliçe’den utandım
KAYSERİ’de valilik binasına gittik Talas’ta çok güzel bir bina, Kayseri taşıyla yapılmış. Belli ki Ermeni ustaların elinden çıkmış. Tepemden aşağıya kaynar sular döküldü. O ahşap çerçeve, yenilenmediği gibi, sapsarı boyayla boyanmış. Onarmanın ne kadar zor olduğunu ben biliyorum. Allah valinin yardımcısı olsun. Yine dayanamadım ‘Lütfen buraları orijinal haline getirir misiniz’ dedim.
MESELA Hollanda Kraliçesi geldi, Kayseri’ye götürdük. Ama ben Gevher Nesibe’ye götüremedim. Çok mahcup oldum; yerlerde laminant parke… Gelen misafirin oranın doğal dokusunu görmesi lazım. Onlar için restorasyonun ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Mahcup duruma düşmek istemiyorum. Şimdi Gevher Nesibe’yi restore etmeye başlamışlar. O atanın, ecdadın torunları biz olamayız. En azından kendim gayret edeceğim. Belediye başkanları beni istemeyecekler artık diye korkuyorum.
http://www.aksam.com.tr/guncel/hayrunnisa-gul-yasananlar-lincolnun-benzeri/haber-208291




Leave a Reply