Öcalan’ın “mesajı” hakkında düşünceler

Diran Lokmagozyanİmralı Adası’ndaki cezaevinde yatan PKK önderliği Abdullah Öcalan’ın 2013 Nevruz mesajı, her açıdan gayet ilginç olduğundan dolayı Türkiye’de olduğu gibi, yurt dışında da geniş tartışma konusu oldu.

Doğrudan olmasa da, en azından bir bölge ülkesi olarak dolaylı bir şekilde bu mesaja taraf olması gereken Ermenistan’da ise üzerinde fazla durulmayan bir haber değerinde kaldı.

Hâlbuki PKK hareketinin başlangıcından itibaren dile getirilmiş olan toprak talepleri göz önünde bulundurulduğunda, Türk devleti ve PKK arasında varılacak olan bir anlaşmanın, dünya Ermenilerini de ilgilendireceği açıktır.

Özellikle de bazı Kürt grupları tarafından dolaşıma sokulan haritalarda, Batı Ermenistan topraklarıyla birlikte Doğu Ermenistan’ın ve günümüz Ermenistan Cumhuriyeti’nin başkenti Yerevan’ın dahi “Kürdistan sınırları içinde” gösterilmiş olması, en azından Ermeni siyaset uzmanlarını ilgilendirmiş olması gerekmekteydi.

Öcalan, vermiş olduğu mesajında, PKK gerillalarının Türkiye topraklarını terk etmesini talep etmekte, Türk ordusunun ise bu geri çekilme işlemi esnasında kendilerine saldırmayacağı konusunda güvence vermiş olduğunu belirtmekteydi.

İkinci önemli nokta, toprak ve bağımsızlık taleplerini, hapiste bulunduğu süre içinde özerk bölgeye, daha sonra da kültürel haklara kadar indirgemiş olan Öcalan’ın, barış ve kardeşlik dolu bir gelecek vadeden bu mesajında, Kürt tarafının vereceği tavizlere karşın, devletten hiçbir talebinin olmaması gayet anlamlı durmaktadır.

Bu sebepten dolayı Öcalan, sırf kendi derisini kurtarmak amacıyla Türk devletine her türlü tavizi vermekte olduğunu düşünen Kürt entelektüeller tarafından eleştirilmektedir.

Diğer taraftan, bu mesajın zamanlaması her ne kadar Şiilerin Nevruz bayramıyla denk düşmüş olsa da, İsrail’in, Mavi Marmara gemisi olayından dolayı Türkiye’den özür dilemesiyle aynı zamanda gerçekleştirilmiş olması, bu iki önemli gelişme arasında bir bağ bulunduğu izlemini yaratmaktadır. Sanki daha büyük bir güç (adını ABD koyalım) Türkiye’yi Kürtlerle bir anlaşma yapmaya zorlamış, karşılığında da İsrail’e, Türkiye’den özür dilemeyi dayatarak, Türk hükümetine, iç siyaset alanında bir destek sağlamıştır. Bir nevi “Al gülün, ver gülüm” olayı.

Gerillaların Türkiye sınırı dışına çıkmasının ise, Irak yönünde gerçekleşeceği aşikâr. Lakin PKK ile Irak Kürtleri arasında var olan gerginlik hesaba katıldığında, büyük sayıda PKK’lı gerillanın Irak’a geçmesinin, orada bulunanlar tarafından nasıl karşılanacağını kestirmek zor olmasa gerek. Bu durumda, çözüm yolu olarak bu grupların Irak’ta uzun süre kalmayıp, başka bir ülkeye geçmesi düşünülebilir. Ancak yabancı, silahlı yarı-askeri birliklerin hiçbir ülkede hoş görülmeyeceği barizdir. Benzer gruplar, sadece savaş durumunun var olduğu yerlerde, taraflardan birini desteklemek şartıyla kabul edilebilir. Bölgede bu şartlara haiz olan tek ülke ise, ABD’nin son zamanlarda çok ilgilendiği Suriye’dir. Türkiye’nin de Suriye problemiyle son derece alâkadar olması göz önüne alındığında, Öcalan’a verilen birtakım vaatler neticesinde, Türkiye’nin can düşmanı PKK’nın taşeron olarak Suriye’de, Türkiye ve ABD için kestaneleri ateşten çıkartacağı şüphesi doğmaktadır. Lakin bunun akabinde, ilgisiz bir savaşta çocuklarının kırıldığını gören Kürt annelerinin ne düşüneceği ve sonuçta Öcalan’ın kredisinin ne dereceye düşeceğini anlamak için müneccim olmaya gerek yok. Bu durumda havada kalan soru, Türkiye’den ciddi bir talebi olmayan Öcalan’ın, dağda bulunan kendisine bağlı gençleri daha bir gün önce hasım belledikleri Türkiye uğruna, yabancı bir ülkede, yabancı bir savaşta ölüme yollamasına karşılık ne bekleyeceğidir.

PKK’nın Irak’a geçmesi sonrasında vuku bulacak olanların hafif bir analizi, bizi dönüp dolaştırıp bu soruya getirmektedir.

Türkiye ayağına gelince, on yıllar süren savaş sona erdiğinden dolayı ülke rahatlayacaktır. Bu rahatlama tabii ki sırf Türkleri değil Kürt toplumunu da etkileyeceğinden dolayı, Kürtler arasında asimilasyon hızlanacak, kolaylaşacaktır. Diğer taraftan ise PKK ile Irak Kürt grupları arasında çatışmalar yaşanması (PKK’nın Irak’ta kalması durumunda) muhtemeldir. Bu durum, Kuzey Irak’ın karışmasını beraberinde getirebilir ve Kürtler arasındaki anlaşmazlığın Suriye’ye dahi sıçrama ihtimali vardır. Tüm bunların ışığında bu durumdan en çok faydalanacak olanın Türkiye olacağı aşikârdır. Ülkedeki “düşük yoğunluklu iç savaş” son bularak başlıca sorun çözülmüş, Kürtler de rahata erip, sadık vatandaşlar olarak yavaş-yavaş asimilasyon yolunu tuttuklarından dolayı, yıllar yılı süren ikinci problem de çözülme aşamasında bulunup, Türkiye’nin siyasi açıdan fazla hoşlanmadığı Kuzey Irak bölgesi karışmış olup, bir de Suriye’de PKK eliyle kendisi için avantaj elde edince, daha ne isteyebilir ki?

Öcalan’ın mesajı sadece PKK’nın Türkiye sınırlarını terk etmesiyle ilgili değil. Bu mesaj büyüteç altına alındığında daha bir dizi ilginç yaklaşımlar karşımıza çıkmaktadır.

Silahlı örgüt kurarak Türkiye’ye savaş açan Öcalan, elleri kelepçeli Türkiye’ye getirildiğinde korkulu gözlerle Türkiye’ye ve Türklere olan sevgisini dile getirdikten sonra, bu mesajla bir adım daha giderek Kürtleri Misak-ı Milli sınırlarının içine katmakta, Çanakkale’de birlikte şehit düşmekten bahsetmekte, Kürtlerin Kurtuluş Savaşı’nda yer aldıklarını (Ermenileri katletmek haricinde başka bir yerde boy göstermiş oldukları görülmemişse dahi), hatta öncülerinden olduklarını ilan etmektedir. Kürtlerin Misak-ı Milli’de birleşik bir halde bulunmaları fikrini ileri süren Öcalan, Misak-ı Milli’nin, adı üstünde, bir “milli” misak (sözleşme) olduğunu ve bu “misak”ta Türklerden başkasına yer olmadığını, Türk olmayanların sadece “hizmetçi ve köle[1]” olarak kabul edildiklerini bilmiyor mu, yoksa aniden bilmemeyi uygun mu görmeye başladı? Bu durumda, “bilmemeye” karşılık ne elde etmeyi düşünüyor? Günümüz Kuzey Irak’ının da dâhil olduğu Misak-ı Milli’nin, “sadece Türklerin yaşayacağı” sınırlar olarak çizilmiş olduğunu da mı bilmiyor?

Öcalan, tüm halkları ve kesimleri “Demokratik Modernite Sistemi”ne davet etmekle birlikte, bundan ne anladığını ve kendisinden başka kimin, hangi devletin (özellikle de Türkiye yöneticilerinin) bu fikre taraftar oldukları, hatta bu fikirden haberdar oldukları konusunda bir imada dahi bulunmamaktadır. Günümüze kadar da Türkiye yöneticilerinden herhangi birinin bu sistemden bahsettiği duyulmamış olduğundan, bu “sistemi” sadece Öcalan’ın bir “fantezisi” olarak kabul etmek gerekir.

“TBMM’nin kuruluşundaki ruh, bugün de yeni dönemi aydınlatmaktadır”,- diyen Öcalan, Kürtlerin dışlanmasının, tam da TBMM’den başlayan bir süreç olduğunu ve bu sürecin, siyaset yasakları ve parti kapatmalarıyla, aynı TBMM bünyesinde günümüze kadar sürdüğünü de göz ardı etmektedir.

Bugün, “Gerçek anlamında, bu kardeşlik hukukunda fetih, inkâr, ret, zorla asimilasyon ve imha yoktur, olmamalıdır”,- diyen Öcalan, on binlerce insanın hayatına mal olmuş, on binlercesinin sakat kalmış, niye yuvaların yıkılmasına sebep olmuş ve kendisi tarafından başlatılan bu mücadelenin ne için ve ne uğruna verilmiş olduğunu gerekçelendirebilmesi lazımdır. On binlerce genci dağa sürüp, yine on binlerce insanın hayatını kararttıktan sonra bugün, bir zamanlar söylediklerinin tersini iddia etmeye kalkan kişi, bu insanlara hesap vermek zorundadır. Aksi takdirde “bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki ortak yaşam” şartlarında, neden dağa çıktığını ve yıllardır kime karşı ve ne için mücadele etmiş olduğunu, çocuklarının ne uğruna ölmüş olduğunu sorarlar adama. Üstelik haklı olarak.

Bu çağrının “Bu mücadeleyi bırakma değil, daha farklı bir mücadeleyi başlatma” olduğunu belirtilmekle birlikte, “yeni mücadelenin” ne olduğuna dair en ufak bir ipucu dahi verilmemektedir.

Sonuç olarak, bu çağrıdaki tavizler somut, beklentiler ise soyuttur ve bu “barış mesajı”, içinde daha çok sayıda soru barındırdığından dolayı, yeni tartışmalara gebe olmaya adaydır.

Diran Lokmagözyan

Akunq.net



[1] “Bu memleketin efendisi Türktür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır”. Hakimiyeti Milliye 19 Eylül 1930, Mahmut Esat Bozkurt.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Hoş Geldiniz

Batı Ermenistan ve Batı Ermenileri’yle ilgili bilgi alış verişi gerçekleştirme merkezinin internet sitesi.
Bu adresten bize ulaşabilirsiniz:

Son gönderiler

Sosyal Medya

Takvim

November 2025
M T W T F S S
 12
3456789
10111213141516
17181920212223
24252627282930