Protestanlar: Tehdit değiliz

ANKARA – Protestan Kiliseleri Derneği, Protestanların hak ihlallerini raporlaştırdı. “Protestanlar ‘tehdit mi’ yoksa tehdit altında mı?” başlığıyla yayımlanan raporda, Protestanların yaşam haklarının tehlikede olduğuna vurgu yapıldı; inanç özgürlüğü talep edildi.

Türkiye’de Protestanların Yasal ve Sosyal Sorunları raporu Dernek Başkanı Zekai Tanyar, Dernek Genel Sekreteri Umut Şahin ve İnsan Hakları Gündemi Derneği Başkanı Avukat Orhan Kemal Cengiz’in katıldığı basın toplantısıyla açıklandı.

Dernek Başkanı Tanyar, Anayasa’da inanç özgürlüğünün önünü açan düzenlemeler olduğuna dikkat çekerken, yasa ve yönetmeliklerle de inanç özgürlüğünün kısıtlandığını belirterek, “Açıkça elle verilirken, el altından geri çekiliyor” dedi. Protestanlarla ilgili karalama kampanyalarına dikkat çeken Tanyar, “Özellikle 2000 yılından bu yana Protestanlar özellikle medyada tehdit olarak sunuldu. Bu bizim yaşam hakkımızı tehdit etti. Kampanya, insanları, 2007’de üç insanın Malatya’da boğazlarının kesilmesine kadar götürebiliyor. 8. sınıf öğrencilerine ders kitaplarında ‘bu insanlar tehdittir, düşmandır’ anlayışı aşılandı. Bu kafa yapısından insanların kurtulmasını arzuluyoruz” dedi.

Yasalara göre Protestanların ibadet yeri açabileceğini ancak uygulamada ibadet yeri açamadıklarını belirten Tanyar, “Yasalız ama istenmiyoruz. Sırf inancımızdan dolayı yasa dışı sayılıyoruz” dedi.

ERGENEKON’UN ÇEKİRDEK YAPISI

Avukat Orhan Kemal Cengiz de medyanın Protestanlara yönelik karalama kampanyalarının hemen ardından Protestanlara saldırıların gerçekleştiğine dikkat çekti. Son yıllarda Protestanlara saldırıların azaldığını belirten Cengiz, bunda Ergenekon’un çekirdek kadrosunun cezaevine girmiş olmasının katkısı olduğunu kaydetti. Cengiz, Protestanlar hakkında karalama kampanyası yapan, basın açıklamaları düzenleyen, Genelkurmay’a brifing veren kadronun Ergenekon kapsamında yargılandığını belirtirken, “Ergenekon’un üzerine daha net bir şekilde gidilebilirse, bu çok net anlaşılabilecek” dedi. Cengiz, misyonerlik ile ilgili eleştirileri ise şöyle yanıtladı:

“Bu yaratılmış bir şey. Ergenekon’un Protestanlarla uğraşmasının üzerine gidilmediğinden kastettiğim şey buydu. Ergenekon’un çekirdek kadrosu çok ciddi bir şekilde, gerek Genelkurmay’da gerek, basını ve medyayı kullanarak Türk halkında böyle bir algılama yaratmaya çalıştı. ‘Türkiye işgal altındaydı, Türkiye’yi bölmek için çalışan bir misyoner grup vardı’ gibi propagandalar Ergenekon’un çekirdek kadrosu tarafından yapıldı. Gazeteler manüple edildi, Genelkurmay’a brifingler yapıldı. Bütün bunlar neden yapıldı, bence şu nedenle yapıldı: Ergenekon bir tür Kızılelma koalisyonu. Gerek sağdan gerek soldan milliyetçilerin bir araya geldikleri bir yapı. Müslümanları milliyetçileştirecek çok önemli bir kavram olarak misyonerliği kullandılar. Anadolu’daki saf Müslümanları kışkırtıp, onları milliyetçi bir söyleme sürüklemek bakımından Protestan misyoner çok iyi bir araçtır, çok iyi bir semboldür. Ergenekon’un üzerine daha net bir şekilde gidilebilse, bu çok net bir şekilde anlaşılabilecek. Ama maalesef bu kadar derinlere gidilemedi. Çok yüzeysel kalındı.”

PROTESTANLAR TANINMIYOR

Raporda, Protestanların yaşadıkları sıkıntılar şöyle aktarıldı:

– Kiliselerin yüzde 99’unun tüzel kişiliği yok. Kiliseler, tüzel kişilik olarak tanınmıyor.

– İmar Kanununda yapılan değişikliğe karşın Protestanlara ibadet yeri verilmiyor. Gayrimüslimler söz konusu olduğunda yasayla verilen, yönetmelikle geri alınıyor. Protestanlar tüm belediyelere, ibadet yeri açabilmek için başvuruda bulundu. Onlarca başvurudan sadece birine yanıt geldi. İstanbul’da Altıntepe Protestan Kilisesi şu an Türkiye’de Protestanların ibadet yeri olarak tanınan tek yer.

– Protestanların kişilik hakları korunmuyor, nefret söylemine karşı koruma geliştirilmiyor. Son olarak bir televizyon programında Protestanlara ilişkin eleştiriler nedeniyle dava açıldı. Yargıtay, Protestanları tanımadı ve “sıfat yokluğu” nedeniyle davayı reddetti. Aynı Yargıtay’ın Orhan Pamuk’un yazdığı bir yazı nedeniyle “sıfat yokluğu” şartını öne sürmeden tüm Türklere dava açma hakkı getirdiğine dikkat çekildi.

– En büyük sorun ilköğretim ve lise öğrenimindeki zorunlu din dersi zorunu. Hıristiyan çocuklar bu derslerden muaf tutulsa da okul içinde bu nedenle ayrımcılığa uğruyor, “gavur” yaftalaması ile karşılaşıyor. Bazı olaylarda Hıristiyan öğrencilerin öğretmenleri tarafından tüm sınıf içinde Müslümanlığa davet edildiği belirtiliyor.

– Din dersinden muaf tutulmak için kimlikte Hıristiyan yazması koşulu getiriyor. Öğrenci ya da öğrencinin anne ve babasının Hıristiyan olduklarını sözle söylemeleri halinde dahi öğrenci dersten muaf tutulmuyor.

– Protestanların yüzde 60’ı ise işsiz kalma ve hayati tehlike nedeniyle kimliklerinin din hanesine İslam yazdırmak zorunda kalıyor.

– Protestanlar din adamı yetiştiremiyor. Gayrimüslimlerin din adamı yetiştirmek için orta öğrenim ve üniversite açmak için nasıl bir yol izleyebilecekleri konusunda bir açıklık bulunmuyor.

-Protestanların mezarlık statüleri belli değil.

-Kamu ve özel sektörde çalışan Hıristiyanlar kutsal sayılan günlerde tatil yapamıyorlar.

PROTESTANLAR ANLATTI

Protestanlar, karşılaştıkları sıkıntıları şöyle aktardı:

İskenderun’dan bir topluluk önderi şöyle anlatıyor:

“Biz belki de ülkemizde Türkçe ibadet yapan ilk topluluğuz, 50 yıllık bir geçmişimiz var. Topluluk ilk oluştuğunda klasik anlamda bir kilise binasına sahiptik. 1971 yılında devlet kilise binamızı istimlak ederek el koydu. Biz toplanmaya devam ediyorduk. 1971 yılı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı günü bütün resmi kuruluşlar tatil iken yıkım ekipleri geldi ve kilisemizi yıktılar. Her yer kapalı olduğu için itiraz edemedik. Bilinçli olarak böyle yaptılar. O kiliseden sadece elimizde kilisenin çanı kaldı. Daha sonra davalar açtık, kimini kazandık kimini kaybettik ama zaten binamızı yıkmışlardı. Bir süre sonra bize toplantı için bir yer gösterdiler. Orada toplanmaya başladık. Belirli bir zaman geçtikten sonra orasının lojman olarak kullanılacağını söyleyip oradan da çıkardılar. Daha sonra bugün toplandığımız yeri 15 yıl önce satın aldık. Burası bir apartmanın altında bir işyeri statüsünde ama toplanacak bir yere ihtiyacımız vardı. 2002 yılının başında ibadet yerinin yasadışı olduğu gerekçesi ile gelip burayı kapattılar. 2005 yılına kadar kapalı kaldıktan sonra tekrar açmayı başardık ama bu sefer de 2006 yılında aynı gerekçe ile tekrar kapattılar. Bir ay kapalı kaldıktan sonra dernek kurduk ve tekrar açıldı. Şu anda açığız ama ne olacağı hiç belli değil”

BAŞKA BİR TOPLULUK ÖNDERİ:

“1994’ten beri şu anda kullandığımız toplantı yerini kullanıyoruz. 1999’da bir Emniyet yetkilisi bizi çağırdı ve bu yeri kapatmamızı istedi. Biz bunu kabul edemeyeceğimizi, ibadet etmek için toplantı yerine ihtiyacımız olduğunu belirttik ve bunun İmar Kanunu konusu olup İdari Mahkeme’nin kararının gereğini belirterek İdari Mahkeme’ye başvurduk. Emniyet yetkilisi bu yeri kapatacağını ve bizim de bunu göreceğimizi söyledi. Bu görüşmeden bir ay sonra polisler ibadet sırasında, gazeteciler ve televizyoncular eşliğinde toplantı yerimizi bastı. O gün orada bulunan bütün cemaati gözaltına aldılar, topluluk bir gün boyunca nezarette kaldı ve daha sonraki gün serbest bırakıldılar, toplantı yerimiz kapatıldı. Günlerce bizim hakkımızda gazetelerde ve televizyonlarda asılsız haberler yapıldı. Kapatılma öncesi ikazlarına rağmen toplantı yerini kullandık diye polise muhalefetten para cezasına çarptırıldık. Kapatılmaya karşı dava açtık. O dönemde yabancı bir ülke başkanı Türkiye’yi deprem dolayısı ile ziyarete gelecekti. Kilisemizin kapatılmasının uluslararası alanda sorun yaratmaması için üç ay sonra yerimizi tekrar açtılar. Belediyeden ve valilikten uygun bir yer istedik ama olumsuz cevap aldık. Bir süre sonra açtığımız davayı kaybettik ve AİHM’e gittik. Avrupa Birliği Uyum Yasaları çerçevesinde birçok yasa değişince, AİHM dosyamızı geri gönderdi ve ibadet yeri için tekrar başvurun anlamına gelen bir karar verdi. 2006 yılında dernek kurduk ve şimdilik bu şekilde devam ediyoruz.”

İSTANBULLU PROTESTAN’IN ŞİKAYETİ

– İstanbul’da bağlı olduğumuz ilçe belediyesine ibadet yeri gösterilmesi için başvurduk. Belediye talebimize olumlu yaklaştı ve bize bir yer gösterdi. Ancak bu yerin Milli Emlak’a ait olduğunu belirtip onlarla görüşmemizi söyledi. Milli Emlak’a başvurduk ve onlar da olumlu yaklaştı, ancak Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan görüş isteyeceklerini belirttiler. Bir süre sonra Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan cevap geldi. Cevaplarında orada bir camiye ihtiyaç bulunduğunu belirtmişler. Ancak orada zaten çok yakında bir cami var. Bir de baktık ki, bize o yerin verilmemesi için bir cami inşaatı başlamış bile. Bazen olumlu yaklaşan kurumlar oluyor ama bir türlü olumlu somut bir sonuç alamıyoruz.”

BİR LİSE ÖĞRENCİSİ:

– Diyarbakır’da lise birinci sınıfa devam eden bir kız öğrenci, kendisi ve ailesi Hristiyan olduğu için din derslerinden muaf olma hakkı olduğu halde, ‘Din derslerine girmek istiyorum’ diyor. “Neden?” diye sorulduğunda şöyle anlatıyor: “Derste Hristiyanlar hakkında anlatılan yanlış şeylere itiraz etmek istiyorum. “Hristiyanlar Müslümanlar’ı öldürüyor,” diyorlar. Ben diyorum ki, ‘Malatya’da Hristiyanlar Müslümanlar’ı mı öldürdü?’ Bana diyorlar ki, ‘Onlar ne yaptı biliyor musun? Kaç kişiyi Hristiyan yaptılar!’ Bunlar eski okulunda olanlar. Yeni okulunda yine din dersine giriyor. Bu kez öğretmen kendisiyle doğrudan tartışmaya giriyor. ‘İncil’de, Meryem Allah’la ilişkiye girmiştir, diye yazıyor’ diyor öğretmen, öğrenci, “Yok hocam, yazmıyor, siz İncil’i okudunuz mu?’ diye soruyor. Öğretmen, “Okudum” diyor ama kızıyor. En son, öğretmen koridorda arkasından, “Müslüman ol, seni Müslümanlığa davet ediyorum,” diye bağırıyor. Babası okula gelip öğretmenlerle görüştükten sonra artık din derslerine girmediğini, öğretmeniyle girdiği tartışmadan ötürü diğer arkadaşlarının da kendisine karşı tavır aldığını anlatıyor. Kendisine ve inancına saygı duyulduğunu hissetmiyor.”

HRİSTİYAN BİR ASKER

Hıristiyan bir genç, askerde denetim sırasında dolabında İncil bulunduğunu anlatıyor:

“Komutan çağırdı. Misyonerlerle ilgili bir sunum gösterdi. “Böyle misin?” diye sordu. Bildiğim tanıdığım kilisenin böylesi bir yıkıcı planın parçası olarak resmedilmesi karşısında çok şaşırdım. “Komutanım ben öyle değilim. Vatanımı seviyorum” dedim. Komutan babamı aradı, Hıristiyan olduğumu söyledi. Babam zaten Hıristiyan olduğumu bildiği için ailemle ilgili herhangi bir sorun olmadı. Komutan “Artık gözümden düştün” dedi ve kısa bir süre içinde görev yerim değiştirildi. Son birkaç ayını oldukça zor bir görev yerinde geçirdim.”

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ:

– Türkiye’de düşünce, din ve inanç özgürlüğü, uluslararası hukuk standartları ölçüsünde güvence altına alınmalıdır.

– Başta Diyanet İşleri Başkanlığı, İmam Hatip Liseleri ve Yüksek Öğrenim Kurumu bünyesindeki İlahiyat Fakülteleri aracılığıyla Türkiye’deki Sünni Müslüman kesime sunulan dinsel kamu hizmetinin yarattığı eşitsizlik göz önünde bulundurularak, diğer din ve inançlara mensup vatandaşlar için eşitliği sağlamanın yolları aranmalıdır.

– Siyasetçiler, Protestanlara karşı karalayıcı, ötekileştirici söylemler kullanmamalıdır. Protestanlar ulusal tehdit olarak algılanmamalıdır.

– Dernekler Kanunu’ndan yapılan değişiklikler Protestanların tüzel kişilik konusunda ihtiyaçlarını bir ölçüde karşılamış olsa da, bu konuda uygulamada yaşanan tutarsızlıklar ve kısıtlamalar giderilmelidir.

-Nefret Suçları hakkında gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

– Nüfus kayıtlarında ve kimlik belgelerinde din veya inanç kaydı ve ibaresi kaldırılmalıdır.

-İbadet yerleri edinmelerinin önündeki engeller kaldırılmalıdır.

– Zirve Yayınevi katliamı ile ilgili olarak sürmekte olan dava, suçu işleyenlerle sınırlı kalmayarak, katliamın gerçekleşmesine katkıda bulunmuş tüm faillerin ortaya çıkarılmasını sağlayacak bir şekilde sonuca ulaştırılmalıdır.

– Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi zorunlu olmaktan çıkarılmalı ve aynı saatlerde öğrencilerin seçebileceği alternatif dersler müfredata konmalıdır.

– Ders kitapları taranarak, genel olarak toplumun belirli kesimlerini incitici, karalayıcı ve düşmanlaştırıcı anlatım ve ifadeler çıkartılmalıdır.

– Milli Eğitim müfredatında ve kitaplarda, özellikle tarih anlatımı, günümüzde çeşitli etnik ve dinsel gruplara karşı önyargı ve kuşku yaratıp bunları beslemeyecek şekilde yeniden gözden geçirilmelidir.

ANF NEWS AGENCY

firatnews.com

05 Ekim 2010

Hoş Geldiniz

Batı Ermenistan ve Batı Ermenileri’yle ilgili bilgi alış verişi gerçekleştirme merkezinin internet sitesi.
Bu adresten bize ulaşabilirsiniz:

Son gönderiler

Sosyal Medya

Takvim

December 2025
M T W T F S S
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
293031