Hrant Dink’in çalışma arkadaşı Rober Koptaş, Ahtamar ‘jesti’nde haç krizini ve Türkiye’nin AİHM savunmasını ETHA’ya değerlendirdi. Koptaş’a göre Ahtamar’da sürecin başından beri yaşananlar jest değil riyakarlık. Koptaş, ETHA’ya ‘rahibe kıyafet’i tartışmasını da yorumladı, “CHP ve AKP gayrimüslimlere hakaret ediyorlar” dedi.
Van’ın Gevaş ilçesi bulunan 1100 yıllık Ahtamar Kilisesi (Surp Haç Kilisesi) 1915’ten sonra ilk dini ayin yapılacak. Ermeni Baş Patrikliği, haç üç yıldır dikilemediği için 19 Eylül’de yapılacak ayine katılmayacak. Ayini Türkiye Ermenileri Patrikliği düzenleyecek.
Önce ‘jest’ krizine açıklık getirdi
Hükümete yakın çevrelere göre Ahtamar’ın ‘inanç turizmi’ kapsamında yılda bir gün, saati ve süresi Valilikçe belirlenmek kaydıyla sınırlı sayıda ziyaretçiye ibadete açılması büyük bir jest. Ama Ermeniler bu fikirde değil. Rober Koptaş’a gore, Ahtamar’da restorasyon sürecinin başından bu yana sergilenenler “riyakârlık”.
Agos gazetesinin çiçeği burnunda genel yayın yönetmeni Rober Koptaş, Ahtamar ‘jesti’nde haç krizini ETHA’ya değerlendirdi. Koptaş, önce krize açıklık getirdi, “Ermeni Patrikhanesi katılmayacak” haberlerinin yanlış olduğunu belirtti.
Dünyada 4 patrikhane olduğunu ifade eden Koptaş, “Baş patriklik, bizim Ermenice’de ‘Gatoğigosluk’ dediğimiz, Ermenistan’ın Eçmiyadzin kentindeki kurum. Onlar bir tür boykot tavrı içindeler. Oranın dışında üç patriklik daha var. İstanbul onlardan biri. Bir tane Beyrut’ta, bir de Kudüs’te Patrikhane var ve ayini İstanbul Ermeni Patrikliği düzenleyecek. Dolasıyısıyla önce Patrikliğin ayini boykot edeceğine dair haberlerin yanlış olduğunu söylemek gerek.”
Diplomasi malzemesi yapılması incitiyor
Ahtamar Kilisesi’nin restore edilmesinin olumlu bir adım olduğunu belirten Koptaş, kilisenin Ermeniler açısından önemli olduğunu kaydetti. Kilisenin bin seneyi aşkın bir tarihe sahip eski bir dini merkez olduğunu söyleyen Koptaş, “1915’ten sonra bu kilise yıkıntı halde, sahipsiz kaldı. Cemaati yok. Katledilmiş, yurt dışına gönderilmiş ya da sürgün edilmiş. Harabe halindeydi. Ve Ermeniler açısından da kendi tarihleriyle, yok edilmişlikleriyle, kovulmuşluklarıyla bağ kurdukları bir simgeydi aslında” şeklinde konuştu.
Kilisenin Ermeni Orta Çağ mimarisinin doruk noktalarından ve en güzel örneklerinden biri olduğunu ifade eden Rober Koptaş, harabeye dönüştürülen kilisenin insanların yüreğini sızlattığını, aynı zamanda da o yerinden yurdundan edilmişlik halini anlattığını dile getirdi.
Ahtamar Kilisesi’nin dünya halklarına ait bir miras olduğunu vurgulayan Koptaş, “O mirasın restore edilmesi başta güzel bir adımdı. Ama bir de güzel olmayan, insanların onurunu inciten bir yanı var. O da bu jestin, bu güzel adımın, Türkiye devleti tarafından hep bir diplomasi malzemesi, bir halkla ilişkiler adımı, bir tür imaj çalışması gibi kullanılması” diye belirtti.
Tehcirin yıl dönümüne açılışı
Koptaş, “Bu durum aslında restorasyonun ardından kilisenin açılışından itibaren başladı” dedi ve ekledi: “Açılış tarihini Avrupa Birliği sürecinde önemli olan bir tarihe denk getirdiler önce, sonra olmadı, başka bir güne değiştirdiler. Sonra da 24 Nisan dediler. İşte o Ermeni tehcirinin gündü. O zaman Agos tepki gösterdi. Hrant Dink daha ölmemişti. Bu tepki üzerine 11 Nisan’a aldılar bu sefer. 11 Nisan da eski takvimde Ermeni tehcirinin başladığı tarihti!”
Koptaş, neticede kilisenin, Mart ayının sonuna bir gün bulunup açıldığını kaydetti ve onur kırıcı olanın, bu durumun bir pazarlık unsuru olarak kullanılıyor olması olduğunu ifade etti. Koptaş, “İşin daha da önemli bir tarafı da var” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Neticede burası bir Ermeni kilisesiydi. Tarihi boyunca hep öyleydi. Ve siz burayı alıyorsunuz, 1915’te tehcir ettiğiniz, bir kısmı yollarda ölmüş, öldürülmüş; bir kısmı yurt dışına göçmek zorunda kalmış, dünyanın dört bir tarafında dağılmış bir halkın eseri ve malı olan, mülkü olan bir yeri sahipleniyorsunuz önce. Önce harabe haline getiriyorsunuz, sonra sahipleniyorsunuz, sonra da bunun restorasyonunu da çok büyük bir jest olarak sunuyorsunuz. Burada insanları rahatsız eden, vicdanları rahatsız eden bir şey var.”
‘Jest yaparken bile Türkleştirdiler’
Kendisini rahatsız eden bir diğer şeyin bu kilisenin bir anıt müze olarak açılması olduğunu belirten Koptaş, bir efsaneden kaynaklı Ermenilerin oraya Ahtamar, Ahtamara dediklerini fakat devletin ısrar ederek Akdamar diyerek orayı bile “Türkleştirdiğini” kaydetti. “Jest” yaparken o inceliğin dahi gösterilmediğini söyleyen Koptaş, “Türkçeleştiriyorsunuz, Türkleştiriyorsunuz. Yani oraya Akdamar demeyi ısrarla sürdürüyorsunuz” dedi.
Ermeni Kilisesi’nin anıt müze olarak açılmasına anlam veremediklerini belirten Koptaş, “Neden bir kilise olarak açılmıyor?” diye sordu. “Bir kaç ay önce, yılda bir gün, kaç kişinin katılacağı valilik tarafından belirlenen, kilisenin tamamında da değil, Kültür Bakanlığı’nın yazısına göre bir kısmında bir ayin yapılmasına izin veriyorsunuz. Burada izin verme tabiri bile çok irrite edici bir şey” diye tepki gösteren Koptaş, Bunun “Din ve vicdan özgürlüğü”ne de aykırı olduğunu vurguladı.
‘Haç krizinin nedeni referandum’
“Başı sıkıştıkça bir hak vermek ve bunu gıdım gıdım yapmak” taktiğiyle hareket edildiğini belirten Koptaş’a göre haçın konulmamasının nedeni, referandum öncesi milliyetçilerden gelen baskılar nedeniyle oy kaybı korkusu. Bu sürecin dünyanın her tarafındaki Ermeniler için büyük soru işaretleri anlamına geldiğini ifade eden Rober Koptaş’a göre “Gerçekten samimi bir geçmişle hesaplaşma, yüzleşme, bir tarihe, bir kültüre, bir kültürel mirasa sahip çıkma, onu bugünlere kazandırma, Ermenilerle barışma, diyalog kurmaya dair bir niyetiniz varsa bu şeklinde davranmamanız gerekirdi.”
Kendisinin yine de ibadet esnasında Ahtamar Kilisesi’nde bulunacağını belirten Koptaş, “Ben çok dindar bir insan da değilim. Ama yine de 100 yıldır sahipsiz kalmış bir kilisede ilk defa bir dini ayinin yapılacak olması, Ermeni adetlerine göre bir ayin yapılacak olması, bana sanki geçmiş elimizden bir sürü şeyi almış götürmüş olsa da bugün hala bizim yapacak bir şeylerimiz var umudunu veriyor. Dolayısıyla ben oraya bir Ermeni olarak, Türkiye’de doğmuş bir Ermeni olarak o geçmişle bir bağ kurmak üzere gitmek istiyorum” dedi.
‘CHP ve AKP resmi ideolojinin şekillendirdiği hareketler’
Koptaş’ın tepki gösterdiği bir şey daha var. O da, Süryani Kültür Derneği Başkanı Yuhanna Aktaş gibi CHP ile AKP’ye ‘rahibe kıyafet’ tartışması nedeniyle tepkili.
Popülist bir seyir içindeki tartışmanın gayrimüslimlere hakarete vardığını belirten Koptaş, resmi ideolojinin toplumun her kesimini etkilemiş olduğunu söyledi. Herkesin Milli Eğitim’in sıralardan geçerek “eğitildiğini” kaydeden Koptaş, “Eğitim almayanlar asker ocağı denilen o yerde ‘eğitildiler’ bir şekilde. Milliyetçi, militarist, devletçi bir zihniyet bütün Türkiye’nin her kesiminde, her coğrafyasındaki her bölgede hakim oldu. İnsanların düşüncesi bunun dışına çıkmakta zorlanıyor” dedi.
CHP ve AKP’nin resmi ideolojinin şekillendirdiği hareketler olduğunu söyleyen Koptaş, CHP’ye bakıldığında eskiden devlet geleneğine sahip, ama bugün yalpalayan ve nasıl yaparım da oy toplarım derdine düşmüş bir parti olduğunu belirtti. CHP’nin kah çarşaf açılımı yaptığını, kah rahibe kıyafetini baş örtüsüne benzeterek ne yapacağını kendisinin de bilmediğini savunan Koptaş, CHP’nin sorunları çözme yönünde gerçekten bir arzuları olmadığını belirtti.
‘AKP demokratik düşünceyi içselleştirmemiş’
Koptaş’ın AKP’ye ilişkin eleştirisi ise şöyle: “Milli ideolojinin, o milleti yüceltmenin, o militarist düşüncenin, o milliyetçi düşüncenin kalıplarını kırmakta zorlanıyorlar. Yani gerçek anlamda demokratik düşünceyi içselleştirmiş olsalar, başbakan bugün çıkıp o baş örtüsü kıyafeti, baş örtüsünü rahibe kıyafetine benzeten afişe karşı gerçekten demokratik ve gerçekten kimseyi incitmeyecek açıklama yapardı. Ama o bunu Kılıçdaroğlu’nun aleyhine kullanmayı tercih etti. Sanki Hristiyanlar, rahibeler bu durumdan incinmezmiş gibi sadece baş örtüsü takanların hakkını savunmayı tercih etti.”
Gerçek demokrat duruşun “Sizin bu yaptığınız hem Müslümanlara hem de Hristiyanlara hakarettir, dolayısıyla doğru değildir” demek olduğunu belirten Koptaş, Erdoğan’ın bunu tek taraftan görmeyi tercih ettiğini söyledi. “Eğer bu değişimi gerçekten demokrasi, gerçekten insan hakları, özgürlük temeline oturtabilirse o hareket var olabilecektir ileride. Ama eğer bunları yapamazsa toplumsal değişim, toplumsal dinamikler AKP’yi de aşacaktır ve kendi başka dinamiklerini yaratacaktır” şeklinde konuşan Koptaş, Türkiye’de yaşanan birçok şeyi bu formülle, bu dinamiklerle şekilleneceğini ifade etti.
Süryani Kültür Derneği Başkanı Yuhanna Aktaş, rahibe kıyafetinin Hıristiyanlık için önemli bir değer olduğunu belirterek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ülkede yaşayan Hıristanyanlardan özür dileyeme çağırmıştı.
AİHM kararı buruk bir sevinç yarattı
Hrant Dink’in çalışma arkadaşı Rober Koptaş’a en son Hrant Dink davasında Türkiye’nin yaptığı savunmayı ve mahkumiyeti soruyoruz. Basına sızan 14 Eylül’de açıklayacak AİHM kararının Hrant’ın çalışma arkadaşları olarak kendilerinde buruk bir sevinç yarattığını belirten Koptaş, sevinme sebeplerini Hrant’ın AİHM’e giderken çok umutlu olması olduğunu kaydetti ve ekledi:
“Hrant Dink, Türklüğü aşağılamak suçlamasından ceza aldıktan sonra bunu kendi şahsına, kendi varoluşuna, kendi dünya görüşüne büyük bir hakaret saydı. Ve birlikte yaşadığı insanlara Türklere, Türkiyelilere hakaret etmeyeceğini, asla bunun kendi dünya görüşü açısından kabul edilemez olduğunu, bunun ırkçılık olduğunu ve bu suçu asla işlemeyeceğini yüksek sesle haykırdı. Ama yine de bu cezayı verdiler ona. O da bunun ruhsal ağırlığını üzerinden taşıdı. Sadece ruhsal ağırlığını da üzerinde taşımadı, bu karar onu bu ülkede bir hedef haline getirdi ve neticede ölümüne giden yolları döşedi. Dolayısıyla AİHM’de aklanmayı, AİHM’de kendisine verilen cezanın haksız olduğunu ispatlamayı çok önemsiyordu.”
‘Bu bir utanç savunması’
Hrant’ın bu sayede tekrar o kastettiği ırkçılık suçunu işlemediğini ispatlayarak, Türkiye’de alnı açık yaşamaya devam etmiş olacağını söyleyen Koptaş, adaletin eninde sonunda yerini bulduğunu ifade etti. Koptaş, bu kararla Hrant Dink’in arzusunun yerine geldiğine sevindiklerini dile getirdi. Hükümet’in AİHM’de yapılan savunmadan dolayı utancın altında ezildiği için bazı adımlar atmak zorunda kaldığını belirten Koptaş, bu durumun Türkiye’de yaşayan Ermeniler açısından da bir utanç savunması olduğunu ifade etti.
Dink davasına karşı bu tutumu, on yıllardır süren resmi ideolojinin bir devamı olarak gördüklerini belirten Koptaş, gayrimüslimleri, azınlıkları, Türk olmayanları genelde 2 sınıf vatandaş olarak gören, gerçek yurttaş olarak görmeyen zihniyetin yapacağının bundan ziyade olmayacağını söyledi. “Davanın bu şekilde sonuçlanıyor olmasının bizim açımızdan şöyle de bir anlamı var: Biz eninde sonunda gazete olarak, Agos olarak tıpkı Hrant Dink gibi bu ülkenin demokratikleşmesini istiyoruz. Bu bizim için çok öncelikli bir mesele. Çünkü bu ülkede özgürce yaşamak istiyoruz, eşit vatandaşlar yaşamak istiyoruz” şeklinde konuşan Koptaş, bu davadan çıkan mahkumiyet sadece Hrant Dink açısından değil, Türkiye’nin bütün ifade özgürlüğü mağdurları için de anlamlı olduğunu dile getirdi.
‘6-7 Eylül’den sonra çok bir şey değişmedi’
“Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan beri gayrimüslimleri kendinden saymadı, kendi vatandaşı saymadı, eşit vatandaşı saymadı. Ne mutlu Türküm sözünün bütün Türkiye yurttaşlarını kapsadığı bir safsata. Burada çok bariz bir etnik vurgu var. O etnik vurgunun dışında kalan hiçbir grup gerçek vatandaş sayılmadı, gayrimüslimler 2 kere ötelendi. Hep yabancı olarak görüldü, hep rehin olarak görüldü” diye konuşan Koptaş, 6-7 Eylül olaylarının da bu rehin zihniyetinin bir sonucu olduğunu kaydetti.
Generallerden birinin o zaman 6-7 Eylül’ün muhteşem bir özel harp örgütlenmesi olarak nitelendirip, “başarıya da ulaştı” dediğini hatırlatan Koptaş, “Başarıya ulaştı dediği şey Türkiye’yi, İstanbul’u Türkleştirmek. İşte gayrimüslimleri bu memleketten kovmak, onlara korku salmak, onları hep diken üstünde tutmak gibi bir resmi ideolojinin tezahürü, dışa vurumu. Hrant Dink olayı belki bunların sonuncusu ve savunma dediğim gibi bu zihniyetin savunması. Dolayısıyla çok ta bir şey değişmemiş hissiyatı veriyor” dedi.
Yusuf Çobanoğlu
ETHA
09.09.2010
http://www.atilim.org/haberler/2010/09/09/CHP_ve_AKP_gayrimuslimlere_hakaret_ediyor.html