3. Ermenistan kilisesinin özerkleşmesi ve Ermenileşmesi

  1. 354 yılında Surb (Aziz) Nerses tarafından toplanılan Aştişat Milli-Dini Konseyi, fiiliyatta, kilise hayatını tamamen düzene sokmakta ve kilisenin faaliyet alanını genişletmekteydi. Surb Nerses’in ölümünden sonra Ermeni Başpatrikliği makamı, Lusavoriç’in sülalesinden hiçbir temsilcinin bulunmadığından dolayı, Kilise yönetiminde ikincil konumda olan Ağbianos ailesi temsilcilerine geçer. Kral Pap’ın direktifiyle, katolikos II. Husik’in kutsanması Ermenistan’da gerçekleşir. Bu takdisten itibaren Ermenistan’ın tüm katolikosları Ermenistan’da kutsanmaktadır.
  2. Ermenistan Kilisesi’nin Kesaria (Kayseri) Metropolitliği’ne tabi olduğu rivayetinin çürütülmesi: Surb Grigor Lusavoriç’ten başlayarak bir kısım katolikosların Kesaria Metropoliti tarafından kutsanması, bazı bilim adamları Ermeni Kilisesi’nin, kral Pap’ın yukarıda belirtilen direktifine kadar Kesaria makamına tabi olduğu öne sürüp, Pap’ın direktifini ise din karşıtı bir hareket olarak göstermeye çalışmaktadır.

Kilisenin eski dönem tarihine vakıf olan herkes, İznik Konseyi’ne kadar olan sürede episkoposluk kutsanmasının hiçbir zaman tabi olmayı ifade etmediğini bilmektedir. Diğer taraftan, ne kadar önemli bir şehir olursa olsun, herhangi bir şehrin episkoposunun, komşu küçük bir yerleşimin episkoposu veya kilisesi üzerinde dahi otoritesi olamazdı. Metropolitlik sistemi (madde 6) ancak İznik Konseyi’nde (325), üstelik o da sadece Roma İmparatorluğu kiliseleri için tesis edilmiştir. Bu sisteme göre, imparatorluk dâhilindeki her bir kilise, metropolit başkanlığında ve biri diğerinden bağımsız olan bir birim oluşturmaktaydı. Herhangi bir eyaletin metropolitinin, komşu eyaletteki kilisenin işlerine karışma hakkı bulunmamaktaydı. Ancak II. Konsey (381) esnasında patriklik sistemi tesis edilmiştir. Bu sisteme göre birkaç metropolit bir patriğe tabi olacaktı. Ermenistan Kilisesi, bu tarihten çok daha önce İmparatorluk etkisinden uzak, bağımsız bir devletin sınırları içinde bulunarak, imparatorluk içinde hüküm süren kilise kanunlarına tabi olmadan kendi başına teşekkül etmiştir. Kanonik kilise kanunlarına istinaden Kesaria metropolitinin iktidarı, hiçbir zaman Kapadovkia (Kapadokya) dışına çıkamazdı, çıkmamıştır da.

I. İznik Konseyi esnasında Kesaria metropolitinin diğer eyaletler adına, bu arada Küçük ve Büyük Hayk önderi olarak da imza atmış olması tabii ki güçlü bir kanıt olabilirdi, gerçekten böyle bir şey olsaydı tabii ki. Lakin İznik Konseyi’nin kayıtları günümüze kadar ulaşmamıştır. Belirtilen bilgi Gelasios Kizikeli’nin (+450) çalışmalarından alınmış olup, belli oranda V. yüzyılın ilk yarısı gerçekliğiyle uyuşmaktadır. Küçük Hayk, I. yüzyıldan itibaren Roma İmparatorluğu’na ait olmuş, III. yüzyıl sonuna kadar da Kapadovkia’nın bir kısmını oluşturmuştur. Büyük Hayk’ın batı kısmını oluşturan Yüksek Hayk da 387 yılında Roma İmparatorluğu’na dâhil olmuştur. Surb Mesrop Maştots V. yüzyılda Ermeni alfabesini Ermenistan’ın Bizans bölümünde de yaymak istediğinde, bu topraklar Ermenistan Başpatrikliği yönetimi altında bulunmamaktaydı.

İmparator Vağes tarafından Surb Barseğ Kesaratsi’ye, Küçük Hayk için episkoposlar hazırlama ve kutsama görevi verilmesi, Ermeni Kilisesi’nin Kesaria makamına tabi olduğunu değil, tam tersini göstermektedir. Bu böyle olmasaydı, Surb Barseğ, zaten hakkı olan bir şeyi yerine getirmek için imparatordan izin almaya gerek duymazdı. İmparatorun bu görevi kendisine vermiş olması, Kesaria metropolitinin o zamana kadar bu işle ilgilenmediğini göstermektedir. Ayrıca, imparator bu görevi Surb Barseğ’in haricinde, Küçük Hayk’ın Nikopolis şehrinin Ermeni episkoposu Teodoros’a da vermişti. Teodoros’un kendisiyle işbirliği yapmayı kabul etmediğinden dolayı, Barseğ Kesaratsi kendisine verilen görevi yerine getiremez. Surb Barseğ’in mektuplarından öğrendiğimiz bu kadardır. Kaldı ki, burada söz konusu olan sadece Küçük Hayk’tır, Büyük Hayk değil ve ikisi birbirinden farklıdır.

Pavstos’un, Kesaria metropoliti Surb Barseğ Kesaratsi’nin, Ermeni başpatriklerinin Ermenistan’da kutsanmasıyla ilgili kral Pap’ın talimatını protesto edip toplantı yaparak, Husik’in başpatrikliğini gayrihukuki kabul edip, kendisini episkopos takdis etmekten men ettiği konusundaki ibaresi bazı zorluklar yaratsa da, bu durumun kesin gerçek olması mümkün değildir. Öncelikle, zamanın Kesaria metropoliti Surb Barseğ Kesaratsi, mektuplarında böyle bir şeye değinmemekte, ayrıca diğer tarihçilerde de benzer bir şeye rastlamamaktayız.

Önemli bir diğer nokta da şudur, tüm Ermeni katolikoslarının Kesaria metropoliti tarafından takdis edilmesi kural olsaydı, tüm katolikoslar takdis olmaya Kesaria’ya giderlerdi. Hâlbuki Surb Aristakes, Surb Grigor Lusavoriç tarafından kutsanmıştı. Surb Vrdanes ile Husik de Ermenistan’da kutsanmıştı. Genel olarak da Ermeni tarihçileri içinden sadece Pavstos, diğer katolikosların takdis için Kesaria’ya gittiğini bildirmektedir. Büyük bir ihtimalle bu durum çok ender olmuştur, Pavstos ise, daha sonraki niyetinden dolayı bunu genelleştirmektedir.

  1. Ermenistan krallığı 387 yılında ikiye bölünüp, bir kısmı İran’a, diğeri ise Bizans’a tabi olur. Yüksek Hayk eyaletinden müteşekkil olan Bizans’a tabi olan bölümde kısa süre sonra Ermeni krallığı ortadan kalkarak ülke, Bizans tarafından atanan bir kont tarafından idare edilmeye başlar. Doğu Ermenistan’da, Arşakuni hanedanlığı otuz yıl daha İran egemenliği altında varlığının sürdürür. Ermeni katolikosluk makamı 387 yılında tekrar Lusavoriç’in sülalesine teslim edilir ve Büyük Nerses’in oğlu Surb Sahak (387-436) katolikos seçilir. Ermeni kültürünün altın çağı, işte bu zor şartlar altında doğar.

Alfabenin icadı ve Ermenice okulların kuruluşu

Ermenistan’da Hıristiyanlık ibadeti, Yunanca ve Asurca olmak üzere iki dilde ifa edilmekteydi. Bu durumda halkın büyük bir çoğunluğunun ayini anlamadığı tabiidir. Ayin esnasında Kutsal Kitap’tan bölümleri sözlü olarak Ermeniceye çeviren bir tercümanlar sınıfı oluşturulmuş olmasına rağmen, Hıristiyanlığın Ermeni halkına mal edilmesi için Ermenice olarak sunulması gerekmekteydi. Diğer birçokları gibi, rahip Surb Mesrop Maştots da, Goğtın bölgesinde pagan dininin son kalıntılarına karşı mücadele verirken, bu zorluğu hissetmekteydi. Onun, Ermenice alfabe yaratma fikri başpatrik Surb Sahak ve Ermenistan kralı Vramşapuh (389-417) tarafından büyük ilgi gördü. Surb Mesrop Maştots, uzun uğraşlar ve Tanrısal görünüm sonucunda, 406 yılında Ermeni alfabesini düzenlemeyi başarır. Surb Mesrop tarafından Ermeniceye tercüme edilen ilk cümle “Bilimi ve öğretileri öğrenmek, bilgililerin sözlerini dinlemek” (Öğütler A 1),- olmuştur.

Bu öğüdün anlamını doğru anlayan Ermeni halkı, tarih boyunca Ermeni alfabesini yabancı istilacılara karşı başlıca silahı olarak kabul etmiştir. Ermeni alfabesinin harfleri, Ermeni halkının başlıca varoluş direkleri olmuştur.

Surb Mesrop Maştots, kralın ve başpatriğin desteğiyle Ermenistan’ın çeşitli yörelerinde Ermeni alfabesinin kullanıldığı okullar açarak Ermenice öğrenimine başlar.

Akabinde, başpatrik ve Surb Mesrop Maştots, Ermeni okulları kurup Ermeni alfabesini öğretmek amacıyla Ermenistan’ın Bizans bölümüne geçerler. Lakin Bizanslılar, Bizans Ermenistan’ındaki Ermenilerin Kesaria metropolitliğine tabi olduklarını öne sürerek buna engel oldular. Surb Mesrop Maştots, şahsen Konstantinopel’e gidip, imparatordan misyonunu yerine getirme izni aldı. Surp Mesrop Ermenistan’a döndüğünde III. Artaşes (422-428) kral olmuştu.

Surb Mesrop, hayatının sonuna kadar Ermenistan ve komşu bölgeleri dolaşıp okullar kurdu, Ermeni harflerinin ışığını yaydı.

Çevirmenliğin ve Ermeni edebiyatının doğuşu

Bu önemli uğraşın haricinde Ermenistan’da çevirmenliğin ve Ermeni edebiyatını doğuşu ve gelişimi başladı.

Çevirmenlik işini Surb Sahak Partev yönetmekte, öncelikle Kutsal Kitap’ı Asurcadan Ermeniceye çevirmekteydi. Bu süre içinde, en iyi öğrencilerini, Asurca ve Yunancayı öğrenip Hıristiyan âlimlerinin eserlerini tercüme etmeleri niyetiyle, zamanın ünlü kültür merkezlerine Yedesia’ya (Urfa), Amid’e (Diyarbakır), Aleksandria’ya (İskenderun), Atenk’e (Atina), Konstantinopolis’e (Konstantinopel, İstanbul) vs. gönderir.

Çevrilen kitaplarla birlikte paralel olarak Ermeni edebiyatı da teoloji, ahlak, yorum, tenkit, methiye, biyografi, anlatım vs. gibi farklı stillerde gelişmeye başlar.

Asur ve Yunan Hıristiyanlık öğretisinin tüm önemli kitapları kısa zamanda Ermeniceye çevrilir. Çevirmenler, 431/2 yıllarında, Konstantinopel’den Yunanca İncil’in seçkin örneklerini getirip, Ermenice İncil’de düzenlemeler yaparlar. Çevirmenlerin hizmetleri o derece büyüktü ki, Ermeni Kilisesi tarafından azizlik mertebesiyle şereflendirilip, her yıl “Çevirmenler Yortusu”nda büyük törenlerle anılmaktadırlar.

Gürcistan ve Ağvank’ın (Albanya, günümüz Dağıstan’ı ve dolayları) aydınlanması

Misyonuna Goğtın bölgesinden başlayan Surb Mesrop Maştots, Sünik ve Gürcistan’a da geçerek kral Bakur ve episkopos Movses’le görüşüp, Gürcü alfabesi yaratma konusunda büyük yaralıklarda bulunmuş, akabinde de Ağvank’ın aydınlanma işine girişmiştir. Surb Mesrop’un biyografisini yazmış olan Korün, Ağvanlar için de bir alfabe hazırlamış olduğunu yazmaktadır. Ağvank kralı Arsıvağen ve episkopos Yeremia ile işbirliğinde bulunarak okullar kurduktan sonra Bağasakan bölgesine inerek episkopos Muşeğ’le çalışmış ve ardından Ermenistan’ın Gardmank bölgesine dönmüştür.

Kaynaklar:

Peder Yeznik Petrosyan, teoloji doktoru, “Ermeni Kilisesi Tarihi”, II kısım, (Başlangıcından 1441 yılına kadar), “Hağbatavank”, Hayır Derneği, 1990.

http://www.zvartnotz.am/am/21/2103

Çeviren Diran Lokmagözyan

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Hoş Geldiniz

Batı Ermenistan ve Batı Ermenileri’yle ilgili bilgi alış verişi gerçekleştirme merkezinin internet sitesi.
Bu adresten bize ulaşabilirsiniz:

Son gönderiler

Sosyal Medya

Takvim

December 2025
M T W T F S S
1234567
891011121314
15161718192021
22232425262728
293031