DEVLET Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AB Genel Sekreterliği’nin yazışmalarında bundan böyle “gayrimüslim” tanımlamasının yerine “farklı inanç grupları” kavramının kullanılacağını açıkladı.
Gösterdiği bu hassasiyet nedeniyle kendisini ve AB Genel Sekreterliği’ni kutlarım.
Alışkanlıklarla kullandığımız bazı kelimelerin, bazı inanç gruplarını ve etnik toplulukları rencide edebileceğini çoğu kez fark etmiyoruz.
Bu nedenle, bunu medenileşme yolunda atılmış önemli bir adım olarak görebilirim.
Ama bunun azınlıklara karşı ayrımcılıkla ilgili genel bir politikaya dönüştürülmesi de gerekiyor, bunu unutmayalım.
Türkiye’de hâlâ azınlık vakıflarının malları ile ilgili mahkeme kararlarını bile uygulamayan tapu memurlarının bulunduğunu, geçenlerde yayımlanan bir Başbakanlık genelgesiyle öğrenmiştik. Zaten biliyorduk da tekrar hatırladık desem belki de daha doğru olurdu.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, vergi veren, askerlik yapan azınlık mensupları ile ilgili meseleler hâlâ Dışişleri Bakanlığı’nın işiymiş gibi görülüyor.
Sanki onlar yabancı bir ülkenin vatandaşıymışlar gibi!
Azınlıklara ait okullar ve ibadet yerleri ile ilgili olarak yapılan her olumlu iş, bir “lütufmuş gibi” sunulmaya devam ediyor.
Devletin tüm kurumlarında ayrımcılık, yazılı olmasa bile elle tutulur bir uygulama halinde, kendimizi kandırmayalım.
Bağış, attığı bu olumlu adımla yetinmemeli. Türkiye, kendi vatandaşlarına ayrımcılıklar uygulayan bir ülke olmaktan kurtulmalı.
Mehmet Y. Yılmaz
hurriyet.com.tr, 28.6.2010



