Tanınmış Zaza sanatçı Mikail Aslan, 14 Kasım’da Aram Haçaturyan Büyük Konser Salonu’nda düzenlenen ″Ararat’ın Öte Yanı″ konserine katılmak amacıyla 11 Kasım’da Yerevan’a geldi. Yerevan’da düzenlenen basın toplantısında bulunan Mikail Aslan, “Akunq” veb sitesi yöneticilerinin ricası üzerine Batı Ermenistan ve Batı Ermenileri Araştırmalar Merkezi ofisini ziyaret edip “Akunq”a konuştu. Mikail Aslan’ın Batı Ermenistan ve Batı Ermenileri Araştırmalar Merkezi Direktörü Haykazun Alvrstyan’a verdiği mülakatı okurlarımıza sunmaktayız:
Haykazun Alvrstyan- Bu Ermenistan’a kaçıncı gelişiniz?
Mikail Aslan-Bu, Ermenistan’a beşinci gelişimdir. 2001’de ilk geldiğimde Ali Ertem’in yönettiği Soykırım Karşıtları Derneği üyesiydim ve Soykırımdan dolayı buraya geldim. O zaman müzedeki deftere bir şey yazdım. Defterin başındaki hanım bana nereden geldiğimi sordu. Hanım “Senden önce de Yılmaz Güney buraya gelmişti” dedi. O çok değerli ve dünyaca tanınmış bir Kürt sinemacısıdır. Demek istediğim o ki, Ermeni Soykırım Müzesi, vicdanlı insanların sonuçta uğradıkları bir yer.
Haykazun Alvrstyan-Mikail Aslan’ın adı, ruhumuza yakın olan şarkılar söyleyen bir sanatçı olarak son yıllarda Ermenistan’da çok duyulan bir isim. Şarkılarınız niye ruhumuza yakın?
Mikail Aslan-Bence bunun birinci nedeni ve en önemlisi coğrafiktir. İkincisi de… bir çocuğu düşünün, bir çocuk bir şey çok severek yaptığı zaman insan ona bakar, değil mi? Yani bu, aslında bizim bu işi çocuklar gibi severek yaptığımızdan kaynaklanan bir şey olabilir.
Haykazun Alvrstyan-Bu gelişinizdeki program nedir?
Mikail Aslan-Biz “Petag” albümünü yapmıştık. Yapmak istediğimiz işi yeteri kadar tanıtamadık. Çünkü bizim amacımız, orda bir albüm yapıp ortaya koymak değil, bu albümle her iki taraf, yani Ararat’ın diğer tarafı ve bu tarafı arasında bir bağ oluşturmak istedik. Çünkü bu sınırlar aslında yoktur. Yani bizim gönlümüzde, bizim ruhumuzda böyle bir sınır yoktur. Onu siyasetçiler koymuş. Ama müzik yapmak, gerçekten çok insani bir şey olduğu için bizim kafamızda bu sınırlar yok. Bu gelişimizdeki amaçlardan biri, bu projeyi tekrar insanlara tanıtarak her iki taraftaki insanlarda karşılıklı duyarlılık yaratmaktır. Aram Haçaturyan salonunda çalacağız. Bu da benim için büyük bir onur. Bizi destekleyen bir milletvekilimiz var: Aragats Akhoyan. Aragats Akhoyan bize çok destek oldu. Aynı zamanda “Nik-Abaran” diye bir dernek var, onlar da bizi destekliyorlar. Umarım ki bu çalışmanın devamı gelir. Bilindiği gibi birkaç gün önce burda Zaza konulu bir konferans düzenlendi. Gerçi bilimadamları, bir meseleyi müzisyenlerden ve sanatkarlardan farklı tartışırlar. Ama müzik, her zaman bağlayıcı ve toparlatıcı olduğu için ben çok anlamlı buluyorum çünkü müzik, kültür yanıyla yavaş yavaş tamamlanan bir bilimsel çalışma temelini oluşturur.
Haykazun Alvrstyan-Kesinlikle! Ve biz, çalışmalarımızda fark ettik ki, kültürel faktörler çoğu kez bilimsel araştırmalar yapmaya neden oluyorlar. Mesela Ermeni ve Zaza şarkıları arasındaki benzerlikler, birçok bilimadamını bu benzerlikleri araştırmaya itiyor. Yani kültür, bilimadamlarının bunları araştırmalarına neden oluyor. Siz, Ermeni şarkılarını yayma yönünde adımlar attınız mı? Ermeni kültürünü yaymakla ilgili projeleriniz var mı?
Mikail Aslan-En büyük amaçlarımdan biri, coğrafyamızda yaşayan Ermenilerin kendi kimliklerine, kültürlerine sahip çıkması ve özgürce yaşamasıdır. Ben “Petag” albümündeki şarkıları söylediğimde onlara da bir cesaret geliyor. Onlar da kimliklerini daha çok araştırmaya başlayacak. Ayrıca, ilerde çeşitli Ermeni şarkıcılarla projeler yapmak istiyorum ki bizim coğrafyamızda Ermeni olmaktan korkan insanlar, kendi kimliklerine yavaş yavaş sahip çıksınlar. 20 yıl önce Türkiye hükümetinin ciddi bir Müslümanlaştırma, Türkleştirme politikası vardı. Onun için bizim toplumumuz, kendi anadilini konuşmaktan utanıyordu. İnsanlar, kendi kimliklerine o kadar yabancılaşmış ki, kendi dilini kendi ailesi içerisinde bile yasaklamıştı. Biz, üniversite çevresindeki devrimci insanlar, asimilasyona karşı bu dilde müzik yapmaya başladık. Ve birdenbire beni halkımdan eleştirenler ortaya çıktı. “Bu Zazaca nerden çıktı?” diyorlardı. Ama aradan on yıl geçti ve şimdi herkes bizim müziğimizi dinliyor. Şimdi gençler ve çocuklar, müziğimizi seviyor. Ben bu “Petag” albümünü yapınca bu sefer o gerici çevreler “Bu Ermenice nerden çıktı?” demeye başladı. Zazaca nasıl sizin toprağınızdan çıkmışsa, Ermenice de topraklarınızdan çıkmıştır. Yani demek istediğim o ki, bazı önyargıları kırmak amacıyla cesaret vermek için çok mücadele etmek gerekir. Siz geldiniz ve Dersim’de gördünüz ki bir askeri kışlanın kapısıyla bir evin kapısı yüz yüze bakıyor ve bir kişiye beş tane, on tane asker düşüyor. Yani o topraklar şimdi askeri kışla haline getirilmiştir. Demek istediğim, o coğrafyada büyük meseleler var, insanlar çok korkuyorlar…
Haykazun Alvrstyan-Ama aynı zamanda gördük ki, Dersim’deki insanların iradesi o denli kudretli, onlar kendilerini o denli bu toprakların sahibi olarak hissediyorlardı ki, bu dediğin garnizonlar kendilerini savunmaya başlamışlar gibi geldi bize. Sizin Zazaca söylediğiniz şarkılar, seyirciler arasında büyük bir coşku yaratıyordu. Konseri ise başlıca olarak gençler izliyordu. Dersim’deki genç Zazaların ulusal kültür uyanışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mikail Aslan-15 yıl önce dilimizle müzik yapan kimse yoktu. Tamamen bitmişti yani. Çocuklar, son 15 yıl bizim yaptığımız, yani benim gibi arkadaşlarla beraber yaptığımız müzikle büyüyorlar. Benim düşüncem şudur: bir çocuk hangi şarkı dinliyorsa, kimliği odur. Bunun için çocukların kendi anadiliyle büyümesi çok önemlidir. Onu kendi annesinin karnında duyduğu zaman bir daha hiç unutmaz. Büyük umutlar var. Özellikle Kürt halkının uyanışıyla beraber, Asuri, Süryani, Yezidi, Zaza, Alevi halkları da yeni bir dönem içine girdiler. Eskiden Türkiye’de sadece Türk ve Müslüman vardı ama şimdi o diğerleri de ortaya çıktı.
Haykazun Alvrstyan-Farkettiğimiz kadarıyla, Türkiye’de yaşayan Ermenilerden pek az sözediliyor. Mesela Dersim Ermenileri Derneği gibi kurumlar daha yeni kurulmaya başladı. Bu uyanış, 15 yıl önce Zazalar arasındaki yaşanan uyanış bir devamı mı?
Mikail Aslan-Nasıl anlatayım… Mesela Kürt, kendisini Türk içinde saklıyor, Alevi kendisini Kürt içinde saklıyor, Ermeni kendisini Alevi içinde saklıyor… Türkiye’nin en büyük meselesi, en büyük tabusu Ermeni tabusudur. Bu çok korkunç bir tabu. Ermeni demek küfür anlamına geliyor. Benim yakın arkadaşlarım, Ermeniliklerini benden bile gizliyorlar. Bu çok zor bir meseledir Türkiye gibi bir yerde. Ermeni tabusunun yıkılması için daha büyük bir cesaret göstermek lazım. Ben bu albümü yaptığım zaman, bırakın resmi Türkiye çevresini, bizim kendi içimizde bile bir sürü gericiler bana karşı çıktılar. “Mikail Ermeni olmuş”, “Mikail Ermeni misyoner olmuş” diyorlardı. İnsanlar, o kadar hasta olmuş ki yüzyıllardan beri o topraklarda yaşayan Ermeni halkının bir temsilcisi bile Ermenice şarkı seslendiriyorsa, herkes onu yoketmeye çalışıyorlar. Türkiye’de sadece hükümetin değil, Zazasının, Kürdünün, Kurmancısının, Alevisinin, hepsinin bu meselelerle tek tek yüzleşmeleri gerekiyor. O coğrafyadaki Kürt halkının da bu meselelerle yüzleşmesi gerekir. Ermeni Soykırımı zamanında Kürt halkı ne yapıyordu? Kürt aydınlara, Kürt sanatçılara bu konuda büyük bir görev düşüyor. Bizim insanlarımız, Ermeni deyince böyle çok yabancı bir şey zannediyorlar. “Akunk” müzik grubunun Dersim’de sahneye çıktığı zaman bizimkiler, onun bizden bir farkı olmadığını gördü. Ermeniler uzaktan gelmemiş ki, o toprakların insanlarıdır. Bizim parçamız, bizim komşumuzdu, bizimle birlikte yaşamış yani… Bu yabancılaşma en başta sistem tarafından yapılıyor. İnsanlar da bunu kabul ediyor. İşte müziğin gücü burdadır: sen küçük bir şarkıyla binyılları hatırlatabiliyorsun. Dersimliler, “Petag” albümünü dinlediği zaman o komşularını tekrar hatırlıyorlar.
Haykazun Alvrstyan-Bu ağır ama pek önemli işte Mikail Aslan’ı her zaman öncü görmek istiyoruz. Sizin attığınız tohumlar bugün artık meyve vermeye başlamıştır. Toplumumuz, bunu anlamıştır zaten. Hem “Akunk”, hem “Maratuk” gruplarının Dersim’e gittiklerinden önce Mikail Aslan tanınmıştı. Mikail Aslan’ın kim olduğunu, Zaza halkının uyanışını, Ermeni kültürünün uyanışını biliyorlardı. Bu uyanış, bize güven verdi ve oralara gitmemiz için itici bir güç oluşturdu. Mikail Aslan’ın açtığı yolda binlerce Ermeninin oralara gideceklerine inanıyorum. Mikail Aslan’ın şarkılarının birdenbire Ermenistan’da seslendirilmesi bizim için bir sürpriz oldu. “Petag” albümü ortaya çıktığında pek önemli bir şey yaşandığını anladık. Bunun elbette ki uzun bir tarihi vardı ve büyük bir çalışmanın sonucuydu o albüm. Her geçen günle birlikte hem Ermenistan, hem başka yerlerde birçok insan bu olayı anlayacaktır.
Mikail Aslan-Ben bizden önce o coğrafyalarda bedel veren insanları burdan yadetmek isterim. Bunun bedelini Hrant Dink gibi insanlar çok büyük verdiler. İnsani vicdan şöyle bir şeydir: senden önceki nereye düşmüşse, sen oraya gidiyorsun, ordan başlıyorsun. Mesela, Hrant Dink’in mezarı nerdedir, benim yola girmem için o mezarı ziyaret etmem lazım. Çünkü bu zor yoldur ve gerçekten bir ışık gibidir: ne kadar yaklaşırsan seni yakar, ama her zaman bir yere kadar götürür… Bu dostluğu başlatanlar biz değiliz, bizden önce Dersim’de de yine bu dostluklar yaşanmış. Tarih de bunu belgelemiştir. Biz de bu dostluğu takip eden yolcularız.
Haykazun Alvrstyan-Evet, Dersimlilerin Ermenilerle ne gibi dostluklar kurmuş olduklarını çok iyi biliyoruz. Soykırım yıllarında Dersimlilerin Ermenilere sığınak verdiklerini de biliyoruz, ancak eğer insanlar, özellikle Türkiye gibi bir ülkenin koşullarında bazı şeyler tekrar hatırlayamazsa, yeni yollar açmazlarsa, bunlar tarihte unutulabilirler… İşte burda sanat, sanat olmakla kalmayıp daha yüksek bir mücadele simgesine dönüşüyor.
Mikail Aslan-Bizim yaptığımız işler burda çok iyi karşılandı. Yani yüzyıldır dondurulan bir dostluğu yeniden hatırlatmak istedik. Albüm yapmamızda en başta bize destek olan arkadaşlarımız oldu: Tigran Hakobyan, Lilit Simonyan, Samvel Felekyan. Ermenistan Toplum Radyosu ve “Akunk” ansamblı da bize bu konuda destek oldu. Umarım ki bundan sonraki yıllarda bu geliş gidişler daha çoğalır ve bizim çocuklarımız ve sonraki kuşaklarımız bu geleneği sürdürürler.
Haykazun Alvrstyan-Bu konuda büyük ümitler besliyoruz. Sizin gibi insanlar sayesinde birçok başarıya ulaşacağız.
03.12.2011
Akunq.net
Leave a Reply